Takip Edin

Sektörel Gündem

Kontrolden çıktı, sektör çözüm arıyor: Kirada ‘Avusturya’ modeli şart

Kur, pandemi, mülteciler derken şimdi de yaşanan deprem göçü ile kira fiyatları kontrolden çıktı. Acil önlem alınamazsa sorun toplumsal bir krize dönüşmek üzere. Akıllara geçmişte benzer sorunlar yaşayan ülkelerin aldığı radikal çözüm yolları geliyor.

Yayınlanma tarihi

-

Birol BOZKURT

Türkiye’de konut kira fiyatları sorunu toplumsal bir krize dönüşmek üzere. 2018 yılında kurda yaşanan atakla hareketlenmeye başlayan kira fiyatları, 2020 yılında pandemi ile yükselişe geçti. Rusya-Ukrayna savaşı, Afganistan, Pakistan, Körfez ve Kuzey Afrika kaynaklı yoğun dış göçün yarattığı talep ve yüksek enflasyon baskısı fiyatları tamamen kontrolden çıkardı. Son olarak deprem bölgesinden 1 milyon insanın batıya göç etmesi ile kira fiyatları yeniden uçuşa geçti.

İstanbul’un 4 yıl önce lüks semtlerde 5 bin civarında olan kira fiyatları 70 bin liralara kadar yükseldi. Bağcılar ve Esenyurt’ta bile kiralar 10 bin liralara kadar yükseldi. Kira fiyatlarının önlenemez yükselişine son vermek için atılan adımlar yetersiz kaldı. Çözüm olarak ‘Değer haritası’ veya sıkı denetim önerilirken geçmişte benzer sorun yaşayan ülkelerin sonuç aldığı daha radikal yaptırımlar gündeme geliyor. Bu ülkelerden biri olan Avusturya’da konutlar değerine göre sınıflandırırken her bir kategoriye tavan fiyatı öngörüyor. İngiltere’de de 1988 tarihli Konut Kanunu sayesinde, hem tahliye şartları, hem de kira artışlarına devlet kontrolü sağlıyor. Konut uzmanları, Türkiye’de uygulanabilecek model olarak ise Avusturya’yı öneriyor.

Kira fiyatları durdurulamıyor

Yaşanan yoğun talep nedeniyle konut fiyatları ve kiralamalarda yaşanan astronomik artış ev sahipleri ile kiracıları karşı karşıya getirdi. Ev sahipleri evlerini daha yüksek değerlerden kiralamak için eski kiracılarını çıkarmaya çalışıyor. Kiracılar da bütçelerine uygun kiralık daire bulmakta zorlanıyor.

Reklam

Emlak değerleme şirketi Endeksa’nın raporuna göre Türkiye’de Ocak 2023 sonu itibarıyla konutların kiraları bir önceki yıla göre %176.53 artış gösterdi. Ocak 2023 sonu itibarıyla konut için Türkiye genelinde en fazla değer kazanan iller sırasıyla Antalya, Karabük, Denizli, Hakkari, Trabzon oldu.

Fırsatçılar depremle yeniden ortaya çıktı

Deprem felaketiyle sarsılan Türkiye’de bir tarafta eşsiz bir dayanışma örneği yaşanırken, diğer yandan ise fırsatçılar yüzlerini göstermeye devam ediyor.

KONTROLDEN ÇIKTI, SEKTÖR ÇÖZÜM ARIYOR

Afet bölgesinden daha güvenli bölgelere yönelik göç ile zaten yıllardır artan kira fiyatlarına yeniden bir zirve yaşanıyor.

Reklam

Yetkisiz emlakçılar internet siteleri üzerinden piyasayı domine etmeye çalışıyor. Buna fırsatçı ev sahipleri de eklenince deprem felaketi sonrası pek çok şehirde kiralık konut fiyatlarında yüzde 50’yi aşan, satılık konutlarda ise 50 bin liradan 600 bin liraya kadar ulaşan yükselişler görülüyor.

“İstanbul’da fiyatlar hareketlenecek”

Peki kira fiyatlarında artış sürecek mi? Kira fiyatlarına yönelik bir düzenleme yapılacak mı? Tüm Girişimci Emlak Müşavirleri Derneği Başkanı Hakan Akdoğan, İstanbul’da kira fiyatlarında ciddi bir hareketlilik beklediğini söyledi. İstanbul’da bazı yerlerde düşüş, bazı yerlerde yükseliş olacağını söyleyen Akdoğan, “Özellikle deprem bölgelerinde, fay hattı üzerinde olan ilçelerden insanlar konutlarını satıp uzaklaşmak istiyor. Daha güvenilir bölgelerde veya yeni binalarda fiyatların daha da artacağını düşünüyoruz.Depreme dayanıklı raporunu alan ya da analizini tamamlayan binalarda fiyatlar daha da uçuk bir noktaya gelecek. Kimse yüksek katlı binalarda, deprem öncesi yapılan binalarda oturmak istemiyor. Az katlı, müstakil yaşam sunan yapılarda fiyat çok artacak. Kent merkezlerinde boşalma olabilir. İnsanlar Mecidiyeköy Şişli’den feragat edecek. Kentsel dönüşüm kısa sürede olmayacağı için insanlar şehir merkezlerinden deprem riski az olan bölgelere kayacak. Özellikle kiralık tarafı çok hareketlenecek” diye konuştu.

“Büyük şehirlerde fiyatlar uçacak”

Emlak ve Yatırım Danışmanı Mert Başaran ise büyük şehirlerinde fiyatların uçacağını söylüyor. Başaran, “Sadece İstanbul değil bütün büyük şehirlerde fiyatlar uçacak. Çünkü ülkenin yüzde 15’i yıkıldı. Herkesin ihtiyacı olacak o bölgede. Parası olmayan ya da orta derece olanlar büyük şehirlerin varoşlarında ev isteyecek. Parası çok olanlar da büyük şehirlerde iyi yerlerde isteyecek. Dolayısıyla her yere ciddi şekilde bir talep olacak. Türkiye genelinde bu da fiyatları maalesef artıracak” dedi.

Depremin çevre illerdeki fiyatları artırdığına dikkat çeken Başaran, “Mersin’de kiralıklar uçtu. Göç hareketliliğinin yaşandığı tüm illerde fiyatlar yükseliyor. Her yerde İstanbul’da da aynı şekilde uçacak. İnsanlar şu an bir korkuyla belki ev almak istemeyecekler. Özellikle kiralarda barınma ihtiyacı inanılmaz olacağı için çok artacak” diye konuştu.

Konutta ani fiyat dalgalanmalarına karşı 3 öneri

Reklam

Kira fiyatlarında yaşanan astronomik artış durdurmak için ne neler yapılabilir? Dünyada benzer sorunların sonrasında ülkelerin neler yaptığına baktığımızda kira denetimleri ile sorunu çözme yoluna gittiklerini görüyoruz. Peki Türkiye’de kira denetimleri sorunu çözer mi? Dünyada kira denetimi uygulayan ülkelerin modellerini inceledik ve sorunun çözümü için neler yapılabileceğini sektör temsilcileri ile konuştuk. Birçok gelişmiş ülkede kira denetimleri uygulandığının altını çizen sektör temsilcileri Türkiye’de de kira fiyatlarında yaşanan artışa devletin dur demesi gerektiği görüşünde.

Enflasyonda yaşanan artışla birlikte geçtiğimiz yıl hükümet harekete geçmiş kira artış oranlarına sınırlamaya gidilmişti. 8 Haziran 2022’de yürürlüğe giren düzenlemeyle 1 Temmuz 2023 tarihine kadar kira artışları yüzde 25 ile sınırlandırıldı.

Kira denetimleri dünyada nasıl uygulanıyor diye incelediğimizde bu uygulamanın genel olarak konut bunalımlarının sonucu olarak doğduğunu görüyoruz. Hükümetlerin kira kontrollerini kiracılardan çok yüksek kira parası istenmesini ya da topluca evden çıkarılmalarını önlemek için tercih ettiğini görüyoruz. Burada kiraların yükseltilmesini belirli bir düzene bağlayarak, evden çıkarmayı güçleştirmek ve kiracı-malik ilişkilerini denetim altına almak amaçlanıyor. Türkiye’de de Anayasa’nın 5. maddesinde barınma ihtiyacı devletin temel amaç ve görevleri arasında sayılmış, 35. maddesinde ise mülkiyet hakkının kamu yararı amacı ile sınırlandırılabileceği belirtilmiştir.

Tüm dünyada konut piyasasında, piyasa mekanizmalarının tam olarak işlememesi ve konut arzının bir anda artırılmasının mümkün olmaması nedeniyle bu tür sınırlamalar kaçınılmaz oluyor. Bundan dolayı konut sorununun çözümü ve barınma ihtiyacının karşılanması amacıyla, toplumun ortak yarar ve çıkarlarının bireyin yarar ve çıkarlarının üstünde tutulabileceği ve hakkın özüne ve ruhuna aykırı olmamak koşuluyla mülkiyet hakkına sınırlama getirilebileceği kabul ediliyor. Bu kapsamda devletler zaman zaman taşınmaz kiralama hakkına çeşitli yönlerden sınırlama getiriyor.

“Bölgesel kira değer haritaları oluşturulmalı”

Reklam

İstanbul Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ali Hepşen, Türkiye’de kira fiyatlarında yaşanan artışın da bölgesel cari kira değerlerinin belirlenmesi ve değer haritalarının oluşturulması gerektiğini söylüyor. Hepşen, “Serbest piyasa ekonomisi temelinde sağlıklı ve sürdürülebilir bir konut kira piyasası için öncelikle sağlıklı bir denetimin olması gerekmektedir. Bu anlamda geçtiğimiz günlerde gündeme gelen kira sözleşmelerin artık e-devlet üstünden yapılması gündeme gelmişti; bunun sistemin kayıt altına alınması açısından çok önemli olduğunu ifade edebilirim. Ayrıca, değerleme şirketlerinin hazırladıkları raporlara bağlı olarak bölgesel cari kira değerlerinin gözlemlenmesi, değer haritalarının oluşturulması ve bunların anlık takip edilmesi denetim açısından önemlidir. Diğer taraftan, arsa temin zorluğunu aşmakta bir diğer öncelikli hedef olmalıdır” şeklinde konuştu.

“Kira tespit raporu ara çözüm olabilir”

Pandemi döneminde bazı ülkeler enflasyon artışı ve konuta yönelik artan talebi görerek azami kira artışında sınırlamalar getirdiğini söyleyen TSKB Gayrimenkul Genel Müdürü Makbule Yönel Maya, “Bu süreçte son bir yıllık dönemde kira anlaşmazlıkları tarafında daha sık talep edilmeye başlanan kira tespit raporu bir ara çözüm olabilir. Değerleme sektörü bu konunun tam merkezinde yer alıyor. Vergide kayıt dışılığı önleme ve mücadeleye yönelik eylem planında da kira sözleşmelerinin e-devlette bulunması ve gayrimenkul değerleme bilgi sistemine yönelik atıflar mevcut. Bizim değerleme kuruluşları olarak raporladığımız bilgiler de bu sisteme entegre edildiğinde bölgesel kira rayiç değerleri verisi oluşturulabilecektir. Diğer yandan konutu yatırım aracı olarak görmemek ve artan demografik talep ile birlikte arzı artırıcı faktörlerin de kira rakamlarında etkili olduğunu unutmamak gerekiyor” dedi.

“Kira sınırlandırması sınıflandırılabilir”

Türkiye’de hukuki olarak ilk sözleşmelerde kira sınırlandırmasına ilişkin bir hüküm bulunmadığını söyleyen Gayrimenkul Hukuku Enstitüsü Başkanı Av. Ali Yüksel, “Ancak, konutta kira artışlarını 1.7.2023 tarihine kadar yüzde 25’le sınırlayan Borçlar Kanununa madde eklenerek, ilk kiralamada sokak rayici getirilmesi mümkündür. Buna göre, semtlerin, sokakların ve binaların emlak vergisi ve değerli konut vergisi belirlendiğine göre, kira sınırlamasına ilişkin bir sınıflandırma da yapılabilir. Burada sosyal konutlar, orta konutlar ve lüks konutlar ile yazlıkları da ayrı sınıflandırmaya tabi tutmak gözetilebilecektir” ifadelerini kullandı.

Kentsel dönüşüm kira talebini artırıyor

Kentsel dönüşümde ev sahiplerinin evlerini 90 gün içerisinde boşaltma zorunluluğu bölgede kiralık evlere talebi artırıyor. Riskli binaları boşaltırken ev sahiplerine bin 500 ile 4 bin 500 lira arasında bir kira yardımı yapılıyor. Kiracılara ise sadece taşınma yardımı var. Kentsel dönüşümün başladığı böladurum kira fiyatlarını artırıcı bir etki yaratıyor. Böyle olunca da evinde kentsel dönüşüm başlatan ev sahiplerinin kiralık ev bulamamasına veya yüksek kira ödemek zorunda kalmasına yol açıyor. Kentsel dönüşümün başladığı binada 90 günde evi boşaltma şartı bulunuyor. Sektör uzmanları bu sürenin 1 yıla çıkması gerektiğini söylüyor. Böylece biranda oluşan konut talebinin önüne geçilmesi böylece kentsel dönüşümün özendirilmesi hedefleniyor. Türkiye’de nüfusun yüzde 72’si deprem kuşağında yaşıyor. Buna rağmen kentsel dönüşümün başladığı 11 yılda bugüne kadar sadece yüzde 15 dönüşüm yapılabildi.

Deprem felaketi İstanbul’da iki ilçeyi ön plana çıkardı

İstanbul’da ikamet eden vatandaşlar deprem riskinin daha az olduğu bölgelerdeki konutlara talep gösteriyor. Başakşehir, Arnavutköy gibi ilçeler araştırılırken, 1999 yılı öncesi yapılan konutlara ilgi düştü. Kahramanmaraş’ta meydana gelen 2 büyük depremin ardından konut piyasasında hareketlilik başladı. İstanbul’da yaşayan vatandaşlar deprem riski daha az olan bölgeleri araştırmaya başladı. Bazı ev sahipleri fay hattına yakın olan bölgedeki evlerini satılığa çıkardı. Kirada oturanlar ise daha az risk altında olan ilçelerdeki konutlara ilgiyi artırdı. Fay hattından uzaklaşmak isteyen vatandaşlar, Başakşehir ve Arnavutköy gibi bölgelerdeki konutlara rağbet gösteriyor. 1999 deprem öncesi yapılan konutlara da ilgi düşerken, yeni binalara ilgi arttı.

Reklam

Dünyada uygulanan kira kontrol yöntemleri

Günümüzde kira kontrolü amacıyla kullanılan en yaygın yöntem olarak sınıflandırma yöntemi ön plana çıkıyor. Bu yöntemde benzer özelliklere sahip konutlara uygulanabilecek en yüksek kira bedelinin ve bu kira bedellerine uygulanacak artış oranları kanun ile belirleniyor. Bu konudaki ilk uygulamalarda kira bedeli belli bir yıla göre sabitlenirken, daha sonraki uygulamalarda belirli bir artış oranı (enflasyon gibi) dikkate alınarak kira bedelinin belirlenmesi esası benimsenmiştir. Bu yöntemde taşınmazlara uygulanacak kira bedelleri sınırlandırılırken, benzer özellikli taşınmazlar bir grup olarak değerlendirildiğini söyleyebiliriz.

DÜNYADA KIRA KONTROLÜ UYGULAYAN DEVLETLER

AVUSTURYA: Avusturya’da 1981 yılında çıkarılan bir kira kontrolü kanunu ile taşınmaz kira bedelleri sınırlandırılmıştır. Bu kanun ile apartman daireleri A, B, C ve D olmak üzere dört sınıfa ayrılmış ve (taşınmaz maliki ile kiracı arasında başka türlü bir anlaşma olmadığı sürece) her sınıfın metrekare fiyatı belli oranlarda sınırlandırılmıştır.

İNGİLTERE: İngiltere’de Birinci Dünya Savaşından beri kira denetimi uygulanıyor. İngiltere’de birinci dünya savaşında mevcut konutların büyük ölçüde tahrip olması sonucu kira bedellerinde meydana gelen aşırı yükselişleri engelleyebilmek amacıyla kira bedellerine sınırlama getirilmiştir. Bu tarihten sonra çıkarılan çeşitli kanunlarla kira bedelleri artışına sınırlama getirilmiştir. Halen yürürlükte bulunan 1988 tarihli Konut Kanunu, hem tahliye sebeplerini, hem de kira artışlarını sınırlamaktadır.

Reklam

İTALYA: İtalya’da da 1947 yılından bu yana kira kontrolü uygulanmaktadır. Bu kapsamda kamu otoriteleri kiraların kontrolü amacı ile sık sık kira mevzuatına müdahalede bulunmaktadırlar. Bu müdahaleler bazen kira bedellerinin dondurulması, bazen tüm güncel kiraların süresinin uzatılması, bazen de kiraya konu taşınmazların tahliyesini öngören yargı kararının uygulamasının hükümet tarafından çıkarılan kanun hükmünde kararname ile durdurulması şeklinde cereyan edebilmektedir.

HOLLANDA: Hollanda’da İkinci Dünya Savaşından bu yana uygulanan kira denetimi politikası söz konusudur. Bu kapsamda 1979 yılında giren Konut Kiracılığı Yasası; kirası belirli bir seviyeden düşük konutlar için kiranın yılda sadece bir kez artırılabileceğini, bu artışın devletin belirlediği orandan daha fazla olamayacağını öngörmektedir.

DANİMARKA: Danimarka’da da İkinci Dünya Savaşından beri kira kontrolleri uygulanmaktadır. Danimarka’da her belediye bünyesinde, daire özelliklerine göre uygulanacak azami kira bedelini belirlemekle görevli bir kira kontrolü bürosu bulunmaktadır. Bu bürolar tarafından belirlenen kira bedelleri genellikle taşınmazın pazar değerini yansıtmamaktadır.

MALTA: Malta’da Konut Kanunu, otoritelere kiracı ile ev sahibi arasındaki ilişkilere müdahale etme hakkı tanımaktadır. Konut Kanunu’nun 3. maddesi kapsamında otoriteler; kamu yararı yönünden gerekli gördükleri durumlarda, belli kişilere oturma imkanı tanımak amacıyla ev sahiplerine resmi emir verebilmektedirler. Bu kapsamda kiraya konu taşınmazların kullanımının Sosyal Konutlar Direktörlüğü tarafından verilen emirle taşınmaz malikinden alınarak belli bir kira bedeli karşılığında kiracılara geçirilmesi söz konusu olabilmektedir.

ABD: Amerika Birleşik Devletlerinde de (eyaletler arası farklılıklar görülmekle birlikte) kira kontrolleri uygulanmaktadır. Özellikle v1970’li yıllarda enflasyon oranının aşırı yükselmesi sonucu başlanan kira kontrolleri, bugün bazı eyaletlerde kaldırılmış ya da hafifletilmiş olsa bile hala pek çok eyalette uygulanmaya devam etmektedir. Kiraya konu taşınmazlara uygulanan bir kira tavanı bulunmaktadır. Benzer özellikler gösteren konutlar için her yıl en geç 31 ekim tarihine kadar, temel fiyatlar ve enflasyon oranı dikkate alınarak Kira Kurulu tarafından yayınlanan “yıllık genel düzenleme” ile yeniden belirlenmektedir.

Reklam

Devamını oku
Reklam
Yorum Yaz

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sektörel Gündem

STILL ARSER ÜST YÖNETİMİNDE GÖREV DEĞİŞİMİ

Yayınlanma tarihi

-

Türkiye’de sektörünün öncü ve en güvenilir markalarından biri olan STILL ARSER’in yönetiminde yeni bir dönem başladı. 2017’den beri Genel Müdürlük görevini sürdüren Mustafa Çiper bu görevi Turgut Kırış’a devrederken, 2019’dan bu yana sürdürdüğü yönetim kurulu üyeliği görevine ise devam edecek.

İç lojistik sektörünün global markası STILL ARSER’in üst düzey yönetiminde Mayıs 2024 itibarıyla görev değişimi yaşandı. Sektöründe Avrupa’da 1’inci, dünyada ise 2’nci olan KION Group ile Arkas Holding ortaklığı olan STILL ARSER iç lojistik alanında faaliyetlerini sürdürüyor.

STILL ARSER’de 2019 yılından bu yana Satış ve Pazarlama Direktörlüğü’nü yürüten Turgut Kırış, Mayıs 2024 itibarıyla Genel Müdür olarak göreve başladı. Mustafa Çiper ise Yönetim Kurulu Üyesi olarak görevine devam edecek. Mustafa Çiper, 2017 yılından bu yana STILL ARSER genel müdürlük görevini yürütüyordu.

Mayıs 2024 itibarıyla Yönetim Kurulu Üyesi olarak devam eden Mustafa Çiper,

“STILL ARSER olarak 11 yıldır Türkiye’de iç lojistik sektörünün global markası olarak, satış ve satış sonrası hizmetler, ikinci el satış ve kiralama, otomasyon çözümleri ve iş güvenliği alanlarında müşterilerimize hizmet sunuyoruz. Lojistik, beyaz eşya, tekstil, gıda, kimya, perakende, cam sanayi, otomotiv ve otomotiv yan sanayi gibi sektörlerinin en büyük firmaları ile uzun süredir güvene dayalı iş birliğimiz devam etmekte. Bu iş birliklerinin verdiği güçle, sektörün en önemli oyuncularından biri ve lokomotif markası olmaya devam edeceğiz’’ değerlendirmesini yaptı.

Reklam

STILL ARSER Genel Müdürlüğü’nü Mayıs 2024 itibarıyla üstlenen Turgut Kırış da görev değişimine ilişkin yaptığı değerlendirmede; ” Yetkin çalışanlarımız ile müşteri memnuniyetini en üst seviyede tutarak büyüme hedeflerimize emin adımlarla ilerliyoruz. İstanbul, İzmir, Gölcük ve Çerkezköy ofislerimiz ve Türkiye’nin her yerindeki güçlü bayi ağımızla kesintisiz hizmet veriyoruz. Müşterilerimizin ihtiyaç ve beklentilerini profesyonel bir yaklaşım ile belirliyor, onların çözüm ortağı oluyoruz. Bu yaklaşımımızla, müşterilerimizin işlerini daha verimli bir şekilde yürütmelerine yardımcıoluyor ve uzun vadeli iş birlikleri kurarak karşılıklı başarıyı hedefliyoruz. Amacımız birlikte daha da büyümek’’ dedi.

STILL ARSER’İN YENİ GENEL MÜDÜRÜ TURGUT KIRIŞ

Lisans derecesini İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünde tamamlayan Turgut Kırış, Uludağ Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansı yaptı. Kariyerine 2002 yılında Atlas Copco’da başlayan Kırış, sonrasında Munters ve Konecranes’te çalıştı. 2019-2024 yılları arasında ise STILL ARSER Satış ve Pazarlama Direktörü olarak görev aldı.

 

Reklam
Devamını oku

Haber

KARE LOJİSTİK GENEL MÜDÜRÜ BERK YALÇINKAYA: YYS, İZİNLİ GÖNDERİCİ ve ETGB BELGELERİMİZLE BEKLEMEYE SON VERİYOR, MÜŞTERİLERİMİZE ZAMAN KAZANDIRIYORUZ

Yayınlanma tarihi

-

Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü ve İzinli Gönderici Belgeleri Türkiye’de 59 güncel lojistik firmasında bulunuyor. Bunlardan birinin de KRE Kare Lojistik olduğunu ifade eden firmanın genel müdürü Berk Yalçınkaya, “Etkili lojistik hizmeti, hız ve sürat demektir. Sahip olduğumuz YYS, İzinli Gönderici ve ETGB belgelerimiz ile hızlı ve kesintisiz hizmet sunuyoruz” dedi.

Kısa adı YYS olan Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü, Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliği’nde yer alan koşulları taşıyan, gümrük mevzuatı uyarınca serbest bölgeler dâhil Türkiye Gümrük Bölgesi’nde yerleşik sayılan kişilere gümrük ve dış ticaret mevzuatında öngörülen birtakım kolaylıklardan yararlanmak üzere verilen bir belgedir.

YYS’nin Türkiye’de güncel olarak 59 tane lojistik firmasında bulunduğunu belirten KRE Kare Lojistik Genel Müdürü Berk Yalçınkaya, “YYS, ihracatın ve ithalatın ülkemiz adına daha da hızlanması için belirli statüde bulunan firmalara verilen yetki belgeleridir. Şu anda Türkiye’de güncel olarak 59 tane lojistik firmasında mevcut olan YYS’ye sahip lojistik firmalarından biri de biziz” dedi.

İÇ GÜMRÜKLERE ARAÇLARIMIZ GİRMİYOR, TESİSLERİMİZDE TÜM GÜMRÜK İŞLEMLERİNİ YAPABİLİYORUZ

YYS’ye sahip lojistik firmalarının çok önemli avantajlar elde ettiğini belirten Yalçınkaya, “Bu belgelere sahip olunca iç gümrüklere araçlarımız girmeyip, kendi tesisimizde tüm gümrük işlemleri A’dan Z’ye bitirebiliyor ve araç çıkışını sağlayabiliyoruz. İç gümrüklerin yoğunluklarından dolayı bir araba 1 gün kaybederken bunun yerine biz, hızlı bir şekilde kendi tesisimizde işlemleri bitirip aracın çıkışını daha da hızlı sağlayabiliyoruz. Balkan ülkelerine çalıştığımız için iç gümrüklere gidişteki kaybedilen süre bile bizim için çok önemli. Yakın mesafede zaman ile yarıştığımız için hızlı teslimat yapmaya çalışıyoruz. Oradaki kaybedilecek 1 gün veya 6-8 saat bile bizim için çok kıymetli olduğu için YYS, bu avantajı sağlıyor. Bazen 1 saatlik bir kayıp, sınır kapısında 1 günlük hatta 2 günlük bir zaman kaybına neden olabiliyor. Aracın 1 saat geç çıkması sınır kapısında bizlere çok ciddi zaman kaybettirebiliyor. Sınır kapısına bir gidiyorsunuz, mesai saatine denk geliyorsunuz, sizden önce gidenler oluyor, kuyruklar oluyor vs. YYS ve İzinli Gönderici, bunun önüne geçen en önemli belgemizdir” dedi.

Reklam

YYS’Yİ ALMANIN ZORLUKLARI VAR, HERKESE VERİLMEMELİ!

“YYS’yi almanın ön koşulları zordur ve bana göre zor da olmalıdır. Herkese verilmemelidir. Özel güvenliğinden 7/24 güvenliğe, kamera kayıtlarına, sistemin Ticaret Bakanlığı’na bağlı olmasına, Ticaret Bakanlığı’na verilen teminatlardan yüklerin takibine, yüklerin içeriğine kadar tüm sorumluluğun firmada olduğu bir belgedir. YYS ve izinli göndericiye sahip olmak zordur. YYS almak için uzun süre belirli denetimlerden geçilir. Belirli denetimlerde tesisinizin A’dan Z’ye takibinden kamerasına, kamerasından arşivlenmesine, tüm dökümantasyonların bulut sisteminde, aynı zamanda serverde tutulmasına vb. birçok teknolojik altyapıyı içeren bir belgedir aslında” diyen Yalçınkaya, YYS’nin müşteriye sevkiyatların erken teslim edilmesini sağladığını belirtti ve müşterinin YYS sayesinde hızlı bir hizmet aldığını vurguladı.

RESMİ TATİLLER KABUSUMUZDU, YYS İLE RAHAT BİR NEFES ALDIK

Etkili lojistik hizmeti demenin biraz da hız ve sürat demek olduğunun altını çizen KRE Kare Lojistik Genel Müdürü Berk Yalçınkaya, “Parsiyel yükleme yoğunluklu çalışan bir firma olduğumuz için eskiden araçlarımız depomuzdan yüklendikten sonra Muratbey Gümrüğü’nde sıraya girerdi. Muratbey Gümrüğü’nde sıra zaten çok olurdu. Resmi tatiller öncesi 30 km uzunluğunda kuyruklar oluşurdu. İçeri girdiğinde de işlemlerin yoğunluğundan dolayı uzun süre kaybımız oluyordu. Resmi tatil günlerinde arabanın 2 günde gümrükten çıkamadığı oluyordu. Biz, buradan Balkan ülkelerine 2 günde teslimat yaparken 1.5 ya da 2 gün iç gümrükte kaybetmemiz hem bize, hem müşteriye, hem ithalatçıya hem de ihracatçıya kayıp demektir. YYS olunca depo yükleme yaparken gümrük işlemleri neredeyse tamamlanmış oluyor. Depo yüklemeyi bitirdiğinde gümrük işlemlerini de bitirip aynı hızla aracın çıkışını sağlayabiliyoruz” dedi.

YYS, İZİNLİ GÖNDERİCİ ve ETGB BELGELERİMİZLE İŞLERİMİZİ EN HIZLI ŞEKİLDE YAPIYORUZ

Reklam

Şu anda tüm yetki belgelerinin tam olduğunu söyleyen Yalçınkaya, yeni çıkabilecek belgeleri almak için de hazır bir altyapılarının olduğunu söyledi. “Hem YYS hem de izinli gönderici yetki belgesinin ikisinin aynı anda olması gerekmektedir. Bunlar 2 ayrı yetki belgelerdir. Sadece YYS’nin olması demek, işin bir tık daha hızlanması demek; ama kendi tesisinden işlemleri bitirememesi demektir. Bizim bu yüzden hem YYS, hem de İzinli Gönderici Yetki Belgemiz bulunmaktadır. Ek olarak da yeni aldığımız ETGB (Elektronik Gümrük Ticaret Belgesi) iznimiz mevcuttur” diyen Yalçınkaya sözlerini şöyle tamamladı: “ETGB izni, e-ihracat lojistiği ile alakalıdır. Bizim hem YYS, hem izinli gönderici yetki belgelerimiz olduğu için ETGB ile iç gümrük işlemlerini kendi araçlarımıza yükleyip, kendi iç bünyemizde bitirebiliyoruz. ETGB, mikro ihracat sağlamaktadır. Mikro ihracatın avantajı şudur: Bir ihracatçının maksimim 300 kg. ve maksimim 15 bin euro sınırına kadar mikro ihracat yani ETGB beyannamesi açabiliyor. Bu, beyannamede de müşterinin maliyetini aşağı indirip aynı zamanda KDV iadesine kadar tüm normal ihracat beyannamesi avantajlarını kendi sağlayabilmektedir. Biz, bu çıkışı da gümrüğe girmeden, kendi tesisimizde, kendi depomuzda, kendi bünyemizde sağlayabiliyoruz.”

Devamını oku

Haber

ASİL TRANSPORT CO. BAŞKANI ARMAĞAN ŞAHİN: TİCARET ÇİFT TARAFLIDIR, VERİLMEYEN HER VİZE TÜRKİYE KADAR AB’YE DE KAYBETTİRİYOR!

Yayınlanma tarihi

-

Ticaretin çift taraflı bir işlem olduğunu aktaran Asil Transport Co. Yönetim Kurulu Başkanı Armağan Şahin, “Alınamayan her vize, Türkiye kadar AB ülkelerine de zarar vermektedir. Demode vize uygulamasının kalkması, yeni dünya ekonomik düzeni içerisinde bunun yerine hızlı bir vize sisteminin hayata geçirilmesi gerekmektedir” dedi.

 İhracat odaklı büyümeyi hedef edinen Türkiye’de sanayicinin en önemli paydaşı konumunda bulunan lojistik sektörünün en büyük sorunlarından birini vize konusu oluşturuyor. TIR sürücülerinin vize konusunda yaşadığı problemler, son yıllarda zirve yapmış durumda.

Vize konusunda şoförlerin randevu almak için bile uzun süreler beklemek zorunda bırakıldığını kaydeden Asil Transport Co. Yönetim Kurulu Başkanı Armağan Şahin, “Sektörde sürücülerimize yönelik kısa süreli vize veriliyor. Uzun süreli vizeler verilmemesini anlayabiliyorum. Kısa süreli verilen vizeler için hızlı vize almayı sağlayabilecek bir sistem oluşturulmalıdır. Hızlı vize alabilmemiz durumunda sektör olarak birçok sıkıntımızın önüne geçeceğiz. Çünkü şu anda vize alabilmek konusunda en az 1-2 aylık randevularla uğraşmak zorunda kalıyoruz” dedi.

ALINAMAYAN HER VİZE, ÜLKEMİZE EKONOMİK OLARAK KAYBETTİRİYOR

TIR sürücülerinin Avrupa Birliği (AB) bölgesine girebilmeleri için öncelikli olarak vize alabilmeleri gerektiğini aktaran Şahin, Schengen randevusunda sorunlar olduğunu, yeni sürücülerin vize başvurularının reddedildiğini, deneyimli sürücülere ise kısa süreli vize verildiğini belirtti. Vize konusundaki bu kaotik durum nedeniyle AB’nin Türkiye’den talep ettiği ürünlerin Türk lojistik firmaları ve Türk vatandaşı profesyonel TIR sürücülerince teslim edilemediğinin altını özenle çizen Şahin, bu durumda sadece Türkiye’nin değil, küresel yatırımcıların, üreticilerin, ticari işletmelerin ve tüketicilerin kısacası uluslararası ticaretin yara aldığını vurguladı.

Reklam

Alınamayan her vizenin ülkemize ekonomik açıdan kaybettirdiğine işaret eden Şahin, “Şoförlerimizin vize alamaması araçlarımızın işleyememesi demektir. Şoföre bağlı olarak kullanılamayan ve atıl durumda bekleyen TIRlarımız ülkemiz ekonomisine eksi yazılmasına neden olmaktadır. Yollarda Türk TIRlarının serbestçe dolaşması, vize engeline takılmadan kilometrelerce yol kat etmesi gerekmektedir. Dünya ticaretini vizelerle, kotalarla, geçiş engellemeleri ile zora sokan sistemin artık değişmesi gerekmektedir. Yeni dünya ekonomik düzeni içerisinde daha hızlı bir vize sisteminin hayata geçirilmesi gerektiğini öngörüyoruz. Vize konusunda AB’nin kolaylık tanıması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Turizm vizeleri ile ticari vizelerin birbirinden ayrı işlemlere tabi tutulması gerektiğini aktaran Şahin, özellikle tatil dönemlerinde kimseyi yormayacak şekilde yeni bir vize sistemini talep ettiklerini belirtti.

VİZE UYGULAMASI İLE EN ÇOK ZARARI AB ÜLKELERİ GÖRÜYOR!

Türkiye’de çok önemli AB sermayeli şirketlerin olduğunu belirten Şahin, bu demode vize uygulaması ile en çok zararı gören taraflardan birinin AB ülkeleri olduğunu belirtti. Türkiye-AB arasında çok ciddi bir ticaret yaşandığını kaydeden Şahin, AB’ye alınmayan Türkiye’nin aslında dolaylı olarak AB ülkesi olduğunu, çünkü Türkiye’de çok sayıda AB ülkesi yatırımcının fabrikası ve ürünleri ile ticarette başı çektiğini söyledi. Büyük potansiyeli olan AB-Türkiye ticaretindeki büyümeye engel olan vize probleminin faturasını Türkiye kadar AB’nin de ödediğini aktaran Şahin, ticaretin çok yönlü bir süreç olduğunu ve bu sürecin tıkanmaması gerektiğini son olarak özenle vurguladı.

Devamını oku

Trend olan