Takip Edin

Sektörel Gündem

Yapılar hem hızlı hem dayanıklı olsun

25 bin binanın kullanılamaz hale geldiği deprem sonrasında 10 ilde acilen inşa edilmesi gereken en az 300 bin konut ihtiyacı bulunuyor. Bu yapıların hızlı teslimi kadar dayanıklılığı da önem taşırken uzmanlar, konvansiyonel inşaat yerine prefabrik betonarme yapılara işaret ederek 1999 İzmit, 2003 Bingöl ve 2011 Van depremlerini hasarsız atlatan prefabrik yapıları hatırlatıyor.

Yayınlanma tarihi

-

Nurdoğan ARSLAN ERGÜN

Türkiye’yi yasa boğan ve 10 ilde binlerce insanın yaşamını yitirdiği Kahramanmaraş depremleri sonrasında hayatta kalanların barınma sorunu acil çözüm bekliyor. 13.5 milyon insanın etkilendiği ve 15 binden fazla binanın enkaza döndüğü deprem sonrasında ağır hasarlılarla birlikte 30 bine yakın bina kullanılamaz hale geldi.

Bu da en az 300 bin konutun acilen yeniden inşası anlamına geliyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Şehirlerimizin yeniden inşası için harekete geçtik. Rezerv alanların tespit edilerek süratle inşaatların başlatılması için TOKİ’ye talimatları verdik” dese de konutların yapımı kadar sağlamlığı da önem taşıyor.

Uzmanlar, yeni yapılacak konutların hızlı tesliminin yanında uygun zeminde uygun malzeme ve uygun mühendislikle yapılması gerektiğine dikkat çekiyor. Bu noktada ‘Yıkılan yerlere yeniden konut inşa edilebilir mi, buralara sağlam yapılar inşa etmek mümkün mü?’ sorusunu yönelttiğimiz uzmanlara göre, bazı yerlerde ‘yapıdan kaynaklı kusur ve eksiklikler varsa’ yeni teknoloji ile sağlam yapılar inşa edilebilir. Zeminden kaynaklı ve büyük tahribat yaratan bölgelerde ise aynı noktaya yapı inşa etmek çok da güvenli değil.

“Dönüşümde konvansiyonel inşaat terk edilsin”

Reklam

Gerek yeniden inşada gerekse kentsel dönüşümde zamanının önemine vurgu yapan uzmanların işaret ettiği konulardan biri de gelenekselleşen konvansiyonel inşaat tekniklerinin terk edilmesi gerekliliği. Türkiye’de 20 milyon binadan yüzde 70’inin deprem riski altında olduğunu söyleyen Türkiye Deprem Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Mustafa Erdik, dönüşümde modüler inşaat olarak bilinen prefabrik yapılara dönülmesi gerektiğini belirtti. “Dünya bunu yapıyor” diyen Prof. Dr. Erdik, prefabrik yapıların hem deprem dayanıklılığı hem de hız anlamında çözüm olduğunu kaydetti. İTÜ İnşaat Mühendisliği Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ercan Yüksel de depreme karşı dayanıklı yapılar inşa etmek için konvansiyonel inşaat tekniğinin terk edilmesi gerektiğini söyledi. Deprem sonrası dayanıklı konut açığının arttığını dile getiren Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi İnşaat Fakültesi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Mucip Tapan, tamamı mühendislik hizmeti gerektiren prefabrik yapıların hız ve dayanıklılık olarak öne çıktığını belirtti. Prefabrik yapıların 6-7 ay gibi kısa bir sürede teslim edildiğini aktaran Prof. Dr. Tapan, özellikle acil barınma ihtiyacı doğan deprem bölgelerinde bu tekniğin önemine dikkat çekti.

Üretim için tek çatıda birleşme çağrısı

İkinci Dünya Savaşı sonrasında Avrupa’nın hızlı olarak yeniden inşasında prefabrikasyonun tercih edildiğini kaydeden Prof. Dr. Mucip Tapan, şunları söyledi: “Deprem bölgesinde ağır hasarlıları da sayarsak 300 bin adet konut yenilenecek. Bugün bir-iki yılda 300 bin konutu yapabilmek devasa bir iş. Devlet, müteahhit, bilim insanları tüm bileşenlerin ortak bir akılda buluşup insanların barınma ihtiyacına acil çözüm üretmesi gerekiyor. Gerekirse tek çatı altında yeni bir fabrika kurulup büyük tonajlı üretim yapılmalı. Zaman ve maliyet verimliliği açısından prefabrikasyon gündeme alınmalı.” Beton prefabrikasyonu tüm sürecin endüstriyel bir disiplin içinde fabrikalarda yapıldığı için en rasyonel teknik olarak gösteren Türkiye Prefabrik Birliği Başkanı Mustafa Ateş, “Şu anda tüm dönüşüme üretim kapasitesi olarak yanıt vermek imkansız. Ancak bir program dahilinde pozisyon alınabilir” diye konuştu.

Bingöl ve 99 depremlerinde ayakta kalanlar

Türkiye’de daha çok endüstriyel yapılarda ve iş merkezlerinde tercih edilen prefabrik betonarme çözümlerin konut alanında da rahatlıkla uygulandığını ifade eden Mustafa Ateş, “Ülkemizde son 30 yılda olan depremlerde kaydedilmiş hasar görmüş, yıkılmış çok katlı monolitik bir prefabrike betonarme yapı örneği yok. O yüzden ‘yapıda güvence’ için tercih edilmesi elzem rasyonel bir sistem” dedi. Geçmişte yaşanan depremlerde birçok prefabrik yapının hasarsız ayakta kaldığını söyleyen Ateş, şöyle devam etti:

Reklam

“17 Ağustos depreminde prefabrike betonarme panel sistemi ile yapılan İzmit Yuvacık Pirelli konutları, etrafındaki her şey yıkıldığı halde depremi hasarsız atlattı. Yine aynı depremde prefabrike betonarme yapılan Özdilek, Oyak gibi çok katlı pek çok alışveriş merkezi karkası depremi hasarsız atlattı. Yine Bingöl’de prefabrike betonarme olarak afet konutu şeklinde yapılan toplam 576 daire 8 aylık bir sürede teslim edildi ve bu konutlar 2003 Bingöl depreminden sıfır hasar ile çıktı.”

Bu alanda Türkiye’de teknik birikim ve teknolojik arzın olduğunu dile getiren Prof. Dr. Mucip Tapan, ETE Beton tarafından yapılan yapıların 7 ay gibi kısa bir sürede teslim edildiğini ve Van Depremi dahil 2011 ve sonrasındaki depremlerde performansını kanıtladığını söyledi.

Prefabrik betonarme tekniği Türkiye’de özellikle çok katlı fabrika binaları, AVM’ler, terminal binaları, otoparklar gibi alanlarda yaygın olarak kullanılıyor. 8-10 milyon dolar civarında bir ön yatırım maliyeti gerektiren sistemin Türkiye’de konut sektöründe neden yaygın olmadığı noktasında öne çıkan iddialar şöyle:

“Kamu talep yaratmıyor. Konut üretimi Türkiye’de önemli bir müteahhitlik hizmeti ve bu konuda çok ciddi bir arz ve lobi var. Ayrıca prefabrikasyon hızlı bir üretim tekniği olduğu için finansmanın da bu hıza uyumu gerekiyor.”

Prefabrik yapı ne demek?

Reklam

Kullanıma hazır binalar olarak bilinen prefabrik yapı, her ne kadar kamuoyunda hızlı modüler konteynerler ile karıştırılsa da normal betonarme yapılardan sadece yapım tekniği olarak ayrılıyor.

Prekast betonarme panel sistemi olarak uygulanan bu yöntemde, büyük betonarme paneller birbirine yatay ve düşey bağlanarak yapının istenen ölçüdeki odaları ve taşıyıcı sistemi oluşuyor.

Bu yapı sisteminde, döşeme panelleri düşey ve yatay yükleri duvar panellerine aktararak yükün temele aktarımı sağlanıyor. İstenen büyüklükte bina yapımına izin veriyor.

Üretim sürecinde duvar ve teras blokları, duvar panelleri, çelik çerçeveler ve alçı levhalar gibi malzemelerin kullanıldığı diğer grup prefabrik yapıların ömrü 30-50 yıl arasında. Prefabrik betonarme yapılar ise daha uzun ömürlü ve dayanıklı.

Reklam
Devamını oku
Reklam
Yorum Yaz

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sektörel Gündem

STILL ARSER ÜST YÖNETİMİNDE GÖREV DEĞİŞİMİ

Yayınlanma tarihi

-

Türkiye’de sektörünün öncü ve en güvenilir markalarından biri olan STILL ARSER’in yönetiminde yeni bir dönem başladı. 2017’den beri Genel Müdürlük görevini sürdüren Mustafa Çiper bu görevi Turgut Kırış’a devrederken, 2019’dan bu yana sürdürdüğü yönetim kurulu üyeliği görevine ise devam edecek.

İç lojistik sektörünün global markası STILL ARSER’in üst düzey yönetiminde Mayıs 2024 itibarıyla görev değişimi yaşandı. Sektöründe Avrupa’da 1’inci, dünyada ise 2’nci olan KION Group ile Arkas Holding ortaklığı olan STILL ARSER iç lojistik alanında faaliyetlerini sürdürüyor.

STILL ARSER’de 2019 yılından bu yana Satış ve Pazarlama Direktörlüğü’nü yürüten Turgut Kırış, Mayıs 2024 itibarıyla Genel Müdür olarak göreve başladı. Mustafa Çiper ise Yönetim Kurulu Üyesi olarak görevine devam edecek. Mustafa Çiper, 2017 yılından bu yana STILL ARSER genel müdürlük görevini yürütüyordu.

Mayıs 2024 itibarıyla Yönetim Kurulu Üyesi olarak devam eden Mustafa Çiper,

“STILL ARSER olarak 11 yıldır Türkiye’de iç lojistik sektörünün global markası olarak, satış ve satış sonrası hizmetler, ikinci el satış ve kiralama, otomasyon çözümleri ve iş güvenliği alanlarında müşterilerimize hizmet sunuyoruz. Lojistik, beyaz eşya, tekstil, gıda, kimya, perakende, cam sanayi, otomotiv ve otomotiv yan sanayi gibi sektörlerinin en büyük firmaları ile uzun süredir güvene dayalı iş birliğimiz devam etmekte. Bu iş birliklerinin verdiği güçle, sektörün en önemli oyuncularından biri ve lokomotif markası olmaya devam edeceğiz’’ değerlendirmesini yaptı.

Reklam

STILL ARSER Genel Müdürlüğü’nü Mayıs 2024 itibarıyla üstlenen Turgut Kırış da görev değişimine ilişkin yaptığı değerlendirmede; ” Yetkin çalışanlarımız ile müşteri memnuniyetini en üst seviyede tutarak büyüme hedeflerimize emin adımlarla ilerliyoruz. İstanbul, İzmir, Gölcük ve Çerkezköy ofislerimiz ve Türkiye’nin her yerindeki güçlü bayi ağımızla kesintisiz hizmet veriyoruz. Müşterilerimizin ihtiyaç ve beklentilerini profesyonel bir yaklaşım ile belirliyor, onların çözüm ortağı oluyoruz. Bu yaklaşımımızla, müşterilerimizin işlerini daha verimli bir şekilde yürütmelerine yardımcıoluyor ve uzun vadeli iş birlikleri kurarak karşılıklı başarıyı hedefliyoruz. Amacımız birlikte daha da büyümek’’ dedi.

STILL ARSER’İN YENİ GENEL MÜDÜRÜ TURGUT KIRIŞ

Lisans derecesini İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünde tamamlayan Turgut Kırış, Uludağ Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansı yaptı. Kariyerine 2002 yılında Atlas Copco’da başlayan Kırış, sonrasında Munters ve Konecranes’te çalıştı. 2019-2024 yılları arasında ise STILL ARSER Satış ve Pazarlama Direktörü olarak görev aldı.

 

Reklam
Devamını oku

Haber

KARE LOJİSTİK GENEL MÜDÜRÜ BERK YALÇINKAYA: YYS, İZİNLİ GÖNDERİCİ ve ETGB BELGELERİMİZLE BEKLEMEYE SON VERİYOR, MÜŞTERİLERİMİZE ZAMAN KAZANDIRIYORUZ

Yayınlanma tarihi

-

Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü ve İzinli Gönderici Belgeleri Türkiye’de 59 güncel lojistik firmasında bulunuyor. Bunlardan birinin de KRE Kare Lojistik olduğunu ifade eden firmanın genel müdürü Berk Yalçınkaya, “Etkili lojistik hizmeti, hız ve sürat demektir. Sahip olduğumuz YYS, İzinli Gönderici ve ETGB belgelerimiz ile hızlı ve kesintisiz hizmet sunuyoruz” dedi.

Kısa adı YYS olan Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü, Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliği’nde yer alan koşulları taşıyan, gümrük mevzuatı uyarınca serbest bölgeler dâhil Türkiye Gümrük Bölgesi’nde yerleşik sayılan kişilere gümrük ve dış ticaret mevzuatında öngörülen birtakım kolaylıklardan yararlanmak üzere verilen bir belgedir.

YYS’nin Türkiye’de güncel olarak 59 tane lojistik firmasında bulunduğunu belirten KRE Kare Lojistik Genel Müdürü Berk Yalçınkaya, “YYS, ihracatın ve ithalatın ülkemiz adına daha da hızlanması için belirli statüde bulunan firmalara verilen yetki belgeleridir. Şu anda Türkiye’de güncel olarak 59 tane lojistik firmasında mevcut olan YYS’ye sahip lojistik firmalarından biri de biziz” dedi.

İÇ GÜMRÜKLERE ARAÇLARIMIZ GİRMİYOR, TESİSLERİMİZDE TÜM GÜMRÜK İŞLEMLERİNİ YAPABİLİYORUZ

YYS’ye sahip lojistik firmalarının çok önemli avantajlar elde ettiğini belirten Yalçınkaya, “Bu belgelere sahip olunca iç gümrüklere araçlarımız girmeyip, kendi tesisimizde tüm gümrük işlemleri A’dan Z’ye bitirebiliyor ve araç çıkışını sağlayabiliyoruz. İç gümrüklerin yoğunluklarından dolayı bir araba 1 gün kaybederken bunun yerine biz, hızlı bir şekilde kendi tesisimizde işlemleri bitirip aracın çıkışını daha da hızlı sağlayabiliyoruz. Balkan ülkelerine çalıştığımız için iç gümrüklere gidişteki kaybedilen süre bile bizim için çok önemli. Yakın mesafede zaman ile yarıştığımız için hızlı teslimat yapmaya çalışıyoruz. Oradaki kaybedilecek 1 gün veya 6-8 saat bile bizim için çok kıymetli olduğu için YYS, bu avantajı sağlıyor. Bazen 1 saatlik bir kayıp, sınır kapısında 1 günlük hatta 2 günlük bir zaman kaybına neden olabiliyor. Aracın 1 saat geç çıkması sınır kapısında bizlere çok ciddi zaman kaybettirebiliyor. Sınır kapısına bir gidiyorsunuz, mesai saatine denk geliyorsunuz, sizden önce gidenler oluyor, kuyruklar oluyor vs. YYS ve İzinli Gönderici, bunun önüne geçen en önemli belgemizdir” dedi.

Reklam

YYS’Yİ ALMANIN ZORLUKLARI VAR, HERKESE VERİLMEMELİ!

“YYS’yi almanın ön koşulları zordur ve bana göre zor da olmalıdır. Herkese verilmemelidir. Özel güvenliğinden 7/24 güvenliğe, kamera kayıtlarına, sistemin Ticaret Bakanlığı’na bağlı olmasına, Ticaret Bakanlığı’na verilen teminatlardan yüklerin takibine, yüklerin içeriğine kadar tüm sorumluluğun firmada olduğu bir belgedir. YYS ve izinli göndericiye sahip olmak zordur. YYS almak için uzun süre belirli denetimlerden geçilir. Belirli denetimlerde tesisinizin A’dan Z’ye takibinden kamerasına, kamerasından arşivlenmesine, tüm dökümantasyonların bulut sisteminde, aynı zamanda serverde tutulmasına vb. birçok teknolojik altyapıyı içeren bir belgedir aslında” diyen Yalçınkaya, YYS’nin müşteriye sevkiyatların erken teslim edilmesini sağladığını belirtti ve müşterinin YYS sayesinde hızlı bir hizmet aldığını vurguladı.

RESMİ TATİLLER KABUSUMUZDU, YYS İLE RAHAT BİR NEFES ALDIK

Etkili lojistik hizmeti demenin biraz da hız ve sürat demek olduğunun altını çizen KRE Kare Lojistik Genel Müdürü Berk Yalçınkaya, “Parsiyel yükleme yoğunluklu çalışan bir firma olduğumuz için eskiden araçlarımız depomuzdan yüklendikten sonra Muratbey Gümrüğü’nde sıraya girerdi. Muratbey Gümrüğü’nde sıra zaten çok olurdu. Resmi tatiller öncesi 30 km uzunluğunda kuyruklar oluşurdu. İçeri girdiğinde de işlemlerin yoğunluğundan dolayı uzun süre kaybımız oluyordu. Resmi tatil günlerinde arabanın 2 günde gümrükten çıkamadığı oluyordu. Biz, buradan Balkan ülkelerine 2 günde teslimat yaparken 1.5 ya da 2 gün iç gümrükte kaybetmemiz hem bize, hem müşteriye, hem ithalatçıya hem de ihracatçıya kayıp demektir. YYS olunca depo yükleme yaparken gümrük işlemleri neredeyse tamamlanmış oluyor. Depo yüklemeyi bitirdiğinde gümrük işlemlerini de bitirip aynı hızla aracın çıkışını sağlayabiliyoruz” dedi.

YYS, İZİNLİ GÖNDERİCİ ve ETGB BELGELERİMİZLE İŞLERİMİZİ EN HIZLI ŞEKİLDE YAPIYORUZ

Reklam

Şu anda tüm yetki belgelerinin tam olduğunu söyleyen Yalçınkaya, yeni çıkabilecek belgeleri almak için de hazır bir altyapılarının olduğunu söyledi. “Hem YYS hem de izinli gönderici yetki belgesinin ikisinin aynı anda olması gerekmektedir. Bunlar 2 ayrı yetki belgelerdir. Sadece YYS’nin olması demek, işin bir tık daha hızlanması demek; ama kendi tesisinden işlemleri bitirememesi demektir. Bizim bu yüzden hem YYS, hem de İzinli Gönderici Yetki Belgemiz bulunmaktadır. Ek olarak da yeni aldığımız ETGB (Elektronik Gümrük Ticaret Belgesi) iznimiz mevcuttur” diyen Yalçınkaya sözlerini şöyle tamamladı: “ETGB izni, e-ihracat lojistiği ile alakalıdır. Bizim hem YYS, hem izinli gönderici yetki belgelerimiz olduğu için ETGB ile iç gümrük işlemlerini kendi araçlarımıza yükleyip, kendi iç bünyemizde bitirebiliyoruz. ETGB, mikro ihracat sağlamaktadır. Mikro ihracatın avantajı şudur: Bir ihracatçının maksimim 300 kg. ve maksimim 15 bin euro sınırına kadar mikro ihracat yani ETGB beyannamesi açabiliyor. Bu, beyannamede de müşterinin maliyetini aşağı indirip aynı zamanda KDV iadesine kadar tüm normal ihracat beyannamesi avantajlarını kendi sağlayabilmektedir. Biz, bu çıkışı da gümrüğe girmeden, kendi tesisimizde, kendi depomuzda, kendi bünyemizde sağlayabiliyoruz.”

Devamını oku

Haber

ASİL TRANSPORT CO. BAŞKANI ARMAĞAN ŞAHİN: TİCARET ÇİFT TARAFLIDIR, VERİLMEYEN HER VİZE TÜRKİYE KADAR AB’YE DE KAYBETTİRİYOR!

Yayınlanma tarihi

-

Ticaretin çift taraflı bir işlem olduğunu aktaran Asil Transport Co. Yönetim Kurulu Başkanı Armağan Şahin, “Alınamayan her vize, Türkiye kadar AB ülkelerine de zarar vermektedir. Demode vize uygulamasının kalkması, yeni dünya ekonomik düzeni içerisinde bunun yerine hızlı bir vize sisteminin hayata geçirilmesi gerekmektedir” dedi.

 İhracat odaklı büyümeyi hedef edinen Türkiye’de sanayicinin en önemli paydaşı konumunda bulunan lojistik sektörünün en büyük sorunlarından birini vize konusu oluşturuyor. TIR sürücülerinin vize konusunda yaşadığı problemler, son yıllarda zirve yapmış durumda.

Vize konusunda şoförlerin randevu almak için bile uzun süreler beklemek zorunda bırakıldığını kaydeden Asil Transport Co. Yönetim Kurulu Başkanı Armağan Şahin, “Sektörde sürücülerimize yönelik kısa süreli vize veriliyor. Uzun süreli vizeler verilmemesini anlayabiliyorum. Kısa süreli verilen vizeler için hızlı vize almayı sağlayabilecek bir sistem oluşturulmalıdır. Hızlı vize alabilmemiz durumunda sektör olarak birçok sıkıntımızın önüne geçeceğiz. Çünkü şu anda vize alabilmek konusunda en az 1-2 aylık randevularla uğraşmak zorunda kalıyoruz” dedi.

ALINAMAYAN HER VİZE, ÜLKEMİZE EKONOMİK OLARAK KAYBETTİRİYOR

TIR sürücülerinin Avrupa Birliği (AB) bölgesine girebilmeleri için öncelikli olarak vize alabilmeleri gerektiğini aktaran Şahin, Schengen randevusunda sorunlar olduğunu, yeni sürücülerin vize başvurularının reddedildiğini, deneyimli sürücülere ise kısa süreli vize verildiğini belirtti. Vize konusundaki bu kaotik durum nedeniyle AB’nin Türkiye’den talep ettiği ürünlerin Türk lojistik firmaları ve Türk vatandaşı profesyonel TIR sürücülerince teslim edilemediğinin altını özenle çizen Şahin, bu durumda sadece Türkiye’nin değil, küresel yatırımcıların, üreticilerin, ticari işletmelerin ve tüketicilerin kısacası uluslararası ticaretin yara aldığını vurguladı.

Reklam

Alınamayan her vizenin ülkemize ekonomik açıdan kaybettirdiğine işaret eden Şahin, “Şoförlerimizin vize alamaması araçlarımızın işleyememesi demektir. Şoföre bağlı olarak kullanılamayan ve atıl durumda bekleyen TIRlarımız ülkemiz ekonomisine eksi yazılmasına neden olmaktadır. Yollarda Türk TIRlarının serbestçe dolaşması, vize engeline takılmadan kilometrelerce yol kat etmesi gerekmektedir. Dünya ticaretini vizelerle, kotalarla, geçiş engellemeleri ile zora sokan sistemin artık değişmesi gerekmektedir. Yeni dünya ekonomik düzeni içerisinde daha hızlı bir vize sisteminin hayata geçirilmesi gerektiğini öngörüyoruz. Vize konusunda AB’nin kolaylık tanıması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Turizm vizeleri ile ticari vizelerin birbirinden ayrı işlemlere tabi tutulması gerektiğini aktaran Şahin, özellikle tatil dönemlerinde kimseyi yormayacak şekilde yeni bir vize sistemini talep ettiklerini belirtti.

VİZE UYGULAMASI İLE EN ÇOK ZARARI AB ÜLKELERİ GÖRÜYOR!

Türkiye’de çok önemli AB sermayeli şirketlerin olduğunu belirten Şahin, bu demode vize uygulaması ile en çok zararı gören taraflardan birinin AB ülkeleri olduğunu belirtti. Türkiye-AB arasında çok ciddi bir ticaret yaşandığını kaydeden Şahin, AB’ye alınmayan Türkiye’nin aslında dolaylı olarak AB ülkesi olduğunu, çünkü Türkiye’de çok sayıda AB ülkesi yatırımcının fabrikası ve ürünleri ile ticarette başı çektiğini söyledi. Büyük potansiyeli olan AB-Türkiye ticaretindeki büyümeye engel olan vize probleminin faturasını Türkiye kadar AB’nin de ödediğini aktaran Şahin, ticaretin çok yönlü bir süreç olduğunu ve bu sürecin tıkanmaması gerektiğini son olarak özenle vurguladı.

Devamını oku

Trend olan