Takip Edin

Sektörel Gündem

Türkiye’nin HES gücü büyüyor

HESİAD Başkanı Fahrettin Amir Arman, bu yıl haziran sonu itibarıyla HES’lerin; 31 bin 588 megavat kurulu güce ulaştığını, potansiyelinin yüzde 61’ine denk gelen 110 milyar kilovatsaat enerji üretim kapasitesini karşılayabileceğini söyledi.

Yayınlanma tarihi

-

Ülkemizde 142 baraj ve 609 nehirdeki toplam 751 hidroelektrik santralinin (HES) kurulu gücü 31 bin 588 megavata ulaştı. Bu güçle, HES’lerden 110 milyar kilovatsaat enerji üretebilecek Türkiye, kurulu gücünü 2030 yılında 35 bin megavata çıkarmayı planlıyor.

Hidrolik güçten faydalanarak elektrik üretiminin temiz, ucuz ve güvenilir olduğunu kaydeden Hidroelektrik Santralları Sanayi İşadamları Derneği (HESİAD) Başkanı Fahrettin Amir Arman, ülkemizde hesaplanan teorik hidroelektrik potansiyelinin 433 milyar kilovatsaat, ekonomik hidroelektrik enerji potansiyelinin ise revize edilen rakamlarla 180 milyar kilovatsaat olduğunu bildirdi.

Hidroelektrik potansiyelinin; dünyada yüzde 1, Avrupa’da ise yüzde 15’lik paya sahip olduğuna dikkat çeken Arman, bu yıl haziran sonu itibarıyla HES’lerin; 31 bin 588 megavat kurulu güce ulaştığını, potansiyelinin yüzde 61’ine denk gelen 110 milyar kilovatsaat enerji üretim kapasitesini karşılayabileceğini söyledi. Arman, ayrıca 3,6 milyar kilovatsaat enerji üretim kapasiteli 1.010 megavatlık HES tesisi inşaatının da sürdüğünü kaydetti.

Yerli kaynaklardan üretilemeyen enerjinin, ithal kömür ve doğalgaz santrallerinden karşılandığını anımsatan Arman, ilk yatırım tutarı yüksek olan HES’lerin işletme maliyetinin çok düşük ve avantajlı olduğunu söyledi. HES’lerin işletme ömürlerinin uzun, türbin ve jeneratör imalatındaki teknolojik gelişmelerle de verimliliklerinin yüzde 95’lerin üzerine çıkarıldığını dile getiren Arman, HES’lerin işletmeye geçtikten sonra da sulamaya katkısı yönüyle büyük önem taşıdığını, ayrıca teşvik süreleri bittiğinde; üretim ham madde maliyetleri olmadığından piyasada oluşacak elektrik enerjisi fiyatlarına da büyük katkı sağlayacağını bildirdi.

Dışa bağımlılıktan kurtarır

Reklam

Hidroelektrik üretiminin yaygınlaştırılması için alım garantisi ve yeterli olmayan Türk Lirası bazlı Yenilenebilir Enerji Kaynaklarını Destekleme Mekanizması (YEKDEM) fiyatı dışında bir destek ve teşvik kalmadığını kaydeden Amir Arman, sözlerine şöyle devam etti: “Ülkemizde HES yatırımlarının cazibesi, Azami Uzlaştırma Fiyatı’ndan (AUF) kaynaklanan gelir kayıpları, finansman bulmadaki zorluklar, tesis yatırımlarının geri dönüş sürelerindeki uzamalar, YEKDEM fiyatları, küresel ısınmaya bağlı su rejiminde yaşanan bozulma ve kuraklık, hızlı şehirleşme ve artan su ihtiyacı, sistem kullanım ücretlerindeki ciddi artışlar ve izin süreçlerindeki sıkıntılar gibi sebeplerle kaybolmaktadır.”

Kur riski ortadan kalkmalı

Enerjide dışa bağımlılığın azaltılabilmesi için yerli ve yenilenebilir kaynaklardan yeni yatırımların teşvik edilmesi gerektiğine dikkat çeken Arman, özel sektörün enerji yatırımları için döviz bazlı yurt dışı kredi temin edebildiğini, bu sebeple uygulanacak teşviklerle, kredi geri ödemesinin kur riski olmadan gerçekleşmesine imkân sağlanmasını istedi.

Türbin üretimi geride kalıyor

Hidroelektrik yatırımlarının yüzde 80’ini oluşturan inşaat sektöründe ülkemizin ön sıralarda yer aldığına dikkat çeken Arman, “İnşaat işlerinin tamamı milli olarak yapılıyor. Ama ne yazık ki milli kuruluşumuz olan Türkiye Elektromekanik Sanayi A.Ş. önderliğinde türbin üretimi yapılmakta olsa da beklentilerin çok gerisindedir. Bu alanda yeni yatırımlara ihtiyaç duyulmaktadır” açıklamasını yaptı.

Reklam

Kurak yıllarda HES’lere kapasite mekanizması desteği verilmeli

Türkiye’nin son yıllarda kurak bir periyottan geçtiğini, haziran ayı sonu itibariyle ana havza barajlarına gelen yağış miktarının uzun yıllar ortalamasına göre yüzde 36 az olduğuna vurgu yapan Arman, kuraklık sebebiyle HES’lerde üretilen enerji miktarının düştüğünü, bu durumun özellikle finansman borcu olan HES’leri sıkıntıya soktuğunu açıkladı. Arman, “Kuraklık sebebiyle HES’lerin desteklenmesi gerekiyor.

Cirolardan alınan binde 15’lik harç net kardan alınmalı, arazi izin bedellerinde ve sistem kullanım bedellerinde indirim yapılmalı ve sistem kullanım bedeli hesabı daha çok üretimle orantılı olmalı, kurulu güce bağlı sabit bölümün düşürülmesi doğru ve adil bir uygulama olacaktır. Ayrıca doğal gaz santrallarına verilen kapasite mekanizması desteği, kurak yıllarda tüm HES’lere de sağlanmalı” diye konuştu.

Devamını oku
Reklam
Yorum Yaz

Yorum Yaz

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sektörel Gündem

Çağan: AB’nin sınırda karbon düzenlemesine odaklanmalıyız

Türk kimya sektörünün Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na odaklanması gerektiğini söyleyen AKMİB Yönetim Kurulu Başkanı Saadettin Çağan, bu düzenlemenin ihracatçıya maliyetinin yıllık 1,8 milyar eurodan fazla olduğunu söyledi.

Yayınlanma tarihi

-

Akdeniz Kimyevi Maddeler ve Mamulleri İhracatçıları Birliği (AKMİB) Yönetim Kurulu Başkanı Saadettin Çağan, üretim yelpazesinde ağırlıklı olarak petrokimya, sabun, deterjan, gübre, ilaç, boya, vernik, sentetik elyaf ve soda gibi kimyasal hammadde ve tüketim ürünleri bulunan Türk kimya sektörünün, Avrupa Yeşil Mutabakatı ve yeşil dönüşüme uyum kapsamında 1 Ekim 2023 itibarıyla geçiş dönemi başlayacak Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’na (SKDM) odaklanması gerektiğini söyledi.

Düzenlemenin geçiş döneminde Avrupa Birliği’nin (AB) tedarikçilerini herhangi bir mali yükümlülük altına sokmayacağını ve sadece SKDM’ye tabi ürünlerde gömülü emisyonların raporlanacağını belirten Saadettin Çağan, 1 Ocak 2026’dan itibaren tam olarak yürürlüğe girecek mekanizmanın Türk ihracatçılar için yıllık maliyetinin 1,8 milyar euroyu aşmasının öngörüldüğünü kaydetti.

Çağan, “Avrupa Yeşil Mutabakatında kimya sektörü özelinde yeşil ve dijital dönüşüm temelli sürdürülebilir kimyasal üretimi, tüketici ürünlerinde bulunan zararlı kimyasal maddelerin yasaklanması, riskleri değerlendirirken kimyasalların kokteyl etkisinin hesabı, üretim sürecindeki risk değerlendirmesinin daha şeffaf yapılması, erfloroalkil ve polifloroalkil maddelerinin kademeli şekilde kaldırılması, geri dönüştürülmüş plastiği teşvik için ambalajla ilgili yeni kurallar konulması, tüketici ürünlerinde mikroplastiklerin kullanımının kısıtlanması ve biyolojik bazlı, biyoçözünür plastiklere düzenleme getirilmesi konuları öne çıkıyor.

Dolayısıyla geçen yıl Türk kimya sektörünün 33,5 milyar dolarlık ihracatının 13,9 milyar dolarlık bölümünü oluşturan AB pazarında büyük emeklerle elde ettiği kazanımları koruyabilmesi için ev ödevlerini eksiksiz yerine getirmesi gerekiyor” diye konuştu.

”Yeşil dönüşüm için acil projelere ihtiyaç var”

Reklam

Yeşil Dönüşüm açısından finansmana erişimin en önemli konu olarak önlerinde durduğunu ifade eden Başkan Çağan, bu süreçte ihracatçıların yeşil finansman olanaklarından azami ölçüde faydalanmalarını sağlamak amacıyla fon kaynaklarına erişimi kolaylaştıracak projelerin ivedilikle hayata geçirilmesi gerektiğini dile getirdi.

319,1 milyon dolar ihracat

AKMİB’in ihracat performansını değerlendiren Saadettin Çağan, söz konusu dönemde 319,1 milyon dolarlık ihracat gerçekleştirdiklerini söyledi. İhracatı ürün gruplarına göre ele alan Çağan, “Temmuz ayında Birliğimiz mineral yakıtlar ve mineral yağlarda 212,2 milyon dolar, plastikler ve mamullerinde 42,3 milyon dolar, anorganik kimyasallarda 25,1 milyon dolar ihracat gerçekleştirdi. Bu üç ürün grubu ihracatımızın yüzde 88,1’ini oluşturdu.” diye konuştu.

Devamını oku

Sektörel Gündem

Gelir düşerken, ‘dip göründü mü’ tartışması başladı

Havayolları özellikle yolcu talebindeki artışı gelire dönüştürmek için uluslararası uçuşlara hız verirken, hava kargo gelirleri düşmeye devam ediyor. Hava kargoda olumluya dönüş beklentisi 2023’ün ikinci yarısına ertelenmiş durumda.

Yayınlanma tarihi

-

Havacılık uzmanları şubat 2022’den bu yana olumsuz bir tablo sergileyen hava kargonun Haziran 2023’te dibi gördüğünü ve bundan sonrası için iyimser senaryoların yazılabileceği yönünde görüş açıklamaya başladılar. ABD’nin en büyük üç hava yolu şirketinin ilk yarıda kargo gelirleri geçen yılın aynı döneminde yüzde 40’a varan düşüş gösterdi.

Dünya çapındaki hava kargo oranlarını izleyen Baltık Hava Taşımacılığı Endeksi, bir yıl öncesine göre yüzde 47 düştü. Uluslararası Hava Taşımacılığı Birliği-IATA Kargo ton-kilometre (CTK) cinsinden ölçülen küresel talebin 2023 ilk yarıda 2022’nin Ocak-Haziran dönemine kıyasla yüzde 8,1 düştüğünü, uluslararası operasyonlarda bu düşüşün yüzde 8,7 olduğunu açıkladı. 2023’ün ilk yarısında, Delta’nın kargo işi, 2022’nin ilk yarısındaki 561 milyon dolardan 381 milyon dolara indi.

ABD hava kargo piyasasında en büyük paya sahip olan United’ın kargo geliri, taşıyıcının yılbaşından bugüne kadarki 25,6 milyar dolarlık geliri içinde yüzde 3’ünden daha az bir orana düştü. Küresel taşımacılık şirketi UPS’in ikinci çeyrekte konsolide gelirleri yıllık bazda yüzde 10 azalışla 22.1 milyar dolar olarak gerçekleşti.

Yüzde 40’dan yüzde 18’e düştü

Dünyanın ve Avrupa bölgesinin taşımacılık devi DHL Group da ilk yarıda hava kargo hacimlerinin yüzde 13 azaldığını ve kargo gelirlerinin de yüzde 46.8 düşüşle 1 .48 milyar euro olarak gerçekleştiğini açıkladı. Lufthansa Group ise kargo cephesinde pazar payı aldığını ve ikinci çeyrekte kapasitenin yüzde 8.8 arttığını duyurdu.

Reklam

Gelir tarafında ise Lufthansa Cargo’nun toplm gelirleri geçen yıl 1.3 milyar euro iken bu yıl ikinci çeyrekte bu rakam yüzde 43 azalarak 712 milyon euroya düştü. Havacılık sektörü kargoda 2021 yılında 210 milyar doların üzerinde gelir üreterek rekor kırmıştı. Hava kargonun toplam sektör gelirindeki payı, 2021’deki yüzde 40’lık yüksek seviyeden 2023’te yüzde 18’e kadar geriledi. Bu azalışa karşın hava kargonun payı pandemi öncesi dönem ortalamasının hâlâ yaklaşık yaklaşık yüzde 10-12 üzerinde bulunuyor.

Devamını oku

Sektörel Gündem

“Süt üretiminin düşmesinin nedeni ineklerin kesilmesi ve maliyetler”

Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından 2023 haziran ayına ilişkin süt ve süt ürünleri üretimi ile ilgili açıkladığı verilere göre; haziran ayında bir önceki yılın aynı ayına göre içme sütü üretiminde yüzde 11,2 azalış kaydedildi.

Yayınlanma tarihi

-

Müjde Demir

TÜİK verilerini değerlendiren Akdeniz Su Ürünleri ve Hayvansal Mamuller İhracatçıları Birliği (ASHİB) Yönetim Kurulu Üyesi Cemal Torun, sütteki azalmanın nedeninin mevsimsel ve geçici olduğunu, süt ve süt ürünleri üretiminde görülen artış ve azalışların tüketimden kaynaklandığını ve alım gücünün süt ürünleri haricindeki diğer proteinlere kaymasından dolayı olduğunu söyledi.

Torun, “Üretim tüketime göre belirlendiği için ne kadar tüketiliyorsa o oranda üretim yapılıyor. Süt ve süt ürünleri depolarda stoklanamadığı için tüketildiği kadar üretim yapılmaktadır” dedi. Mersin Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği Başkanı Nuri Demirbaş ise süt ve süt ürünlerinde yaşanan düşüşün Mersin’de daha fazla görüldüğüne dikkat çekerek, damızlık ineklerin kesilmesi sebebiyle üretimde düşüş yaşandığını kaydetti.

Süt üretiminde girdi maliyetlerinin düşürülmesi gerektiğini, mazota gelen zamların nakliyeyi de etkilediğine değinen Demirbaş, “Hammadde üretimi, lojistik ve enerji konusunda üreticiye uygun şartlarda destek verilmesi gerekiyor” diye belirtti. Süt ve süt ürünleri üretiminde yaklaşık yüzde 35 oranında bir düşüş yaşandığını belirten Atilla Hayvancılık Sahibi Yılmaz Atilla da bu düşüşlerin sebebinin piyasada sütün değerinin altında alınmasından kaynaklandığını söyledi.

Atilla, “Yetkili Bakanlık bu yönde doğru bir uygulama kararı alarak ürünün değerinde alım gerçekleştirirse işletme zarar etmez. İnsanlar üretime ağırlık verebilir. Fakat üretici maliyetin altında ürününü sattığı zaman anaç ve damızlık hayvanlarını kesime göndermek zorunda kalıyor” dedi.

Reklam
Devamını oku
Reklam hba.com.tr
Reklam hba.com.tr
Bumerang - Yazarkafe

Trend olan