Takip Edin

Sektörel Gündem

Madeni yağda Avrupa’nın üretim üssü olabiliriz

130 üreticinin bulunduğu madeni yağlar ve mineral yakıtlar sektörü ithal ürünlerin yarattığı haksız rekabete karşı mücadele veriyor. İthal ürünlere de TSE ve EPDK katılım payı zorunluluğu getirilmesini isteyen MAPESAD Başkanı Tayfun Koçak, “Madeni yağda üretim üssü olabilecek konumdayız. Böylece 45 milyar dolarlık dünya ihracatından daha büyük pay alabiliriz” dedi.

Yayınlanma tarihi

-

Nurdoğan ARSLAN ERGÜN

Yaklaşık 130 üreticinin bulunduğu madeni yağlar ve mineral yakıtlar sektörü, iç pazardaki ithal ve kaçak ürün baskısından kurtulup ihracatta çıta yükseltmeyi hedefliyor. 5 milyar dolarlık bir hacme sahip olan sektör, haksız rekabetin önlenmesi için ithal ürünlere de TSE ve EPDK katılım payı zorunluluğu getirilmesini talep ediyor. Türkiye’nin madeni yağ üssü olabilecek bir ülke konumunda olduğunu söyleyen Madeni Yağ ve Petrol Ürünleri Sanayicileri Derneği (MAPESAD) Başkanı Tayfun Koçak, iç pazarda ithal ve kaçak ürünlere karşı mücadele verdiklerini belirtti.

Madeni yağ sektörü olarak Türkiye’nin dünyada ham madde fason üretim merkezi olabileceğinin altını çizen Koçak, “Türkiye’de yağ ürettiren birçok marka var. Türkiye üzerinden civar ülkelere ihracat yapmayı düşünenler var. Bu fırsatı kaçırmamamız lazım. Devletin de desteğiyle Türkiye’yi madeni yağ üssü haline getirebiliriz. Böylece 45 milyar dolarlık dünya ihracatından daha büyük pay alabiliriz” dedi.

“Haksız rekabetin önüne geçilsin”

Madeni yağ sektörünün yaklaşık 128 ülkeye ihracat yaptığını aktaran Koçak, “İhracatımızda kısmi bir yükseliş var. Ama ithalattaki artış daha fazla. Dünyanın birçok ülkesinden Türkiye’ye madeni yağ geliyor. Karşımıza birçok marka çıkıyor. Ürün belki Alman malı değil ama üzerinde Made in Europe, Made in Germany yazabiliyor.

Reklam

Bize ekstradan bir şey verilmesin ama bu haksız rekabet ortadan kalksın. İthal edilen ürünlere muhakkak TSE zorunluluğu, EPDK’dan belli bir katılım payı ödeme zorunluluğu getirilmesi şart” diye konuştu. Madeni yağ sektörünün araba lastiğinden, makine sanayii ne kadar hemen her sektörün içinde olduğunu dile getiren Tayfun Koçak, sektörün yıllık iş hacminin 5 milyar doları aştığını ama sağlanan katma değerin daha fazla olduğunu kaydetti.

Madeni yağ üreticilerinin ambalajdan palete kadar geniş bir yelpazede istihdama katkı sağladığını da dile getiren Koçak, “Sektörümüz her anlamda katma değeri yüksek bir iş kolu. Kalite, otomasyon noktasında firmalarımız gerekli yatırımlarını tamamlamış durumda. Bugün savunma sanayiine ürünler veriyoruz, her anlamda yerli ve milli olmaya katkı sunuyoruz” dedi.

“Katık tedariki için tesis kurulmalı”

Madeni yağ sektörü hammaddesinin baz yağ olduğunu kaydeden Koçak, baz yağı ağırlıklı olarak TÜPRAŞ’tan tedarik ettiklerini açıkladı. Asıl sorunun ‘katık’ olduğunu ifade eden Koçak, şunları söyledi: “Madeni yağ üretimi bir harmanlama. Madeni yağ içinde katık var. Katıkta her ne kadar bir kısım Türkiye’de üretilse de birçoğu Avrupa’dan geliyor. Katığın Türkiye’de üretilmesi için devletin ön ayak olması lazım. Çünkü katık üretmek çok maliyetli bir şey. Türkiye’de özel sektörün katık işine girmesi maliyetinden dolayı biraz zor. Belki özel sektör devlet iş birliğiyle katık üretimine bir yatırım yapabilir. İşin kilit noktası katık. Bu alana büyük yatırım yapılması lazım.”

“Yatırımların önü vergilerle tıkanmasın”

Reklam

Türkiye madeni yağ sektöründe geri dönüşüm alanında da önemli yatırımlara imza atıldığını ifade eden Tayfun Koçak, ancak bir takım uygulamaların yatırımın önünü tıkadığını söyledi. Koçak, sözlerine şöyle devam etti: “Geri Kazanım Katılım Payı-GEKAP diye bir vergi çıktı. Bunun oranı da kilogramda 1.5 TL’den 3 TL’ye çıkarıldı. ÖTV kilogram bazında 5.15 TL oldu.

ÖTV, EPDK katılım payı, TSE zorunluluğu, GEKAP, teminat mektubu derken sektörün üzerinde yüzde 35 vergi yükü var. Burada da karşımıza finansman unsuru çıkıyor. 100 TL’lik bir parayla iş yaparken şimdi finansman ihtiyacımız 150 TL oluyor. Hammaddedeki artışlar, dövizdeki artışlar, işçilik ücretleri gibi maliyetler fiyatları da yukarı çekiyor. Rekabetin getirmiş olduğu fiyat ayarlamasını hiçbir sektör oyuncusu da istediği gibi yapamıyor.”

İHA’ların yağını üreten Speedol, ABD pazarına girmeye hazırlanıyor

2011 yılında, 1921 yılında ABD’de kurulan Speedol markasını isim hakkıyla birlikte alan Koçak Madeni Yağ, daha önce sadece ürün bazlı girdiği Amerikan pazarında depo açmaya hazırlanıyor.

Bu yılsonuna kadar Missouri’de açılacak depodan tüm Amerika kıtasına dağıtım yapılacak. Aynı zamanda Koçak Petrol’ün de Başkanı olan Tayfun Koçak, 35 yıldır madeni yağ, gres, antifriz, oto bakım ürünleri üreten bir firma olduklarını aktardı. Ürünlerin birçoğunun OEM olarak adlandırılan onaylı katıklarla üretildiğini kaydeden Koçak, Millî Savunma Bakanlığı, Devlet Demiryolları, MKE, BMC gibi kurum ve kuruluşlarla çalıştıklarını belirtti. TAI ile ortak işbirliği yaptıklarını ve İHA’ların yağını ürettiklerini de aktaran Koçak, 25 bin tonluk üretimin yüzde 15’ini 32 ülkeye ihraç ettiklerini açıkladı.

Reklam

Sektörde Speedol markasıyla üretim yaptıklarını hatırlatan Koçak, “Düzce Gümüşova OSB’de 46 yerde kapasite artışı yapmayı planlıyoruz. İnşaata başladık. İnşaatın yaklaşık 26 bin metrekare bitimini 2024’ün sonunda hedefliyoruz. Kapalı alanın komple bitiş tarihi de 2024 olacak. 2025’in ortasında komple geçmeyi planlıyoruz. Yatırım tutarı 20-25 milyon dolar arasında. Yeni fabrika ile kapasitemizi 3 kat artıracağız” dedi. Koçak, şu anki mevcut tesisi de depo alanı olarak kullanabileceklerini belirtti.

İhracat ilk 7 ayda yüzde 36 geriledi

Kimya içerisinde yer alan madeni yağlar ve mineral yakıtlar sektörü ihracatı, 2022 yılında yüzde 74 artışla 9,9 milyar dolara çıktı. Sektörün temmuz ayı ihracatı ise yüzde 55,9 azalarak 487,6 milyon dolar oldu. Ocak-temmuz dönemindeki ihracat ise yüzde 36 azalarak 3,9 milyar dolar olarak gerçekleşti. 2023 OcakTemmuz döneminde en fazla ihracat gerçekleştirilen ülkeler ilk sırada önceki yıla göre yüzde 54,2 azalış ve yüzde 12 pay ile Hollanda (501,3 milyon dolar) yer alırken, ikinci sırada yüzde 81,6 artış ve yüzde 10 pay ile İspanya, üçüncü sırada yüzde 15 azalış ve yüzde 8,4 pay ile Romanya, dördüncü sırada yüzde 56,6 azalış ve yüzde 8 pay ile Lübnan, beşinci sırada ise yüzde 38,5 artış ve yüzde 7 pay ile İtalya yer aldı.

Devamını oku
Reklam
Yorum Yaz

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sektörel Gündem

STILL ARSER ÜST YÖNETİMİNDE GÖREV DEĞİŞİMİ

Yayınlanma tarihi

-

Türkiye’de sektörünün öncü ve en güvenilir markalarından biri olan STILL ARSER’in yönetiminde yeni bir dönem başladı. 2017’den beri Genel Müdürlük görevini sürdüren Mustafa Çiper bu görevi Turgut Kırış’a devrederken, 2019’dan bu yana sürdürdüğü yönetim kurulu üyeliği görevine ise devam edecek.

İç lojistik sektörünün global markası STILL ARSER’in üst düzey yönetiminde Mayıs 2024 itibarıyla görev değişimi yaşandı. Sektöründe Avrupa’da 1’inci, dünyada ise 2’nci olan KION Group ile Arkas Holding ortaklığı olan STILL ARSER iç lojistik alanında faaliyetlerini sürdürüyor.

STILL ARSER’de 2019 yılından bu yana Satış ve Pazarlama Direktörlüğü’nü yürüten Turgut Kırış, Mayıs 2024 itibarıyla Genel Müdür olarak göreve başladı. Mustafa Çiper ise Yönetim Kurulu Üyesi olarak görevine devam edecek. Mustafa Çiper, 2017 yılından bu yana STILL ARSER genel müdürlük görevini yürütüyordu.

Mayıs 2024 itibarıyla Yönetim Kurulu Üyesi olarak devam eden Mustafa Çiper,

“STILL ARSER olarak 11 yıldır Türkiye’de iç lojistik sektörünün global markası olarak, satış ve satış sonrası hizmetler, ikinci el satış ve kiralama, otomasyon çözümleri ve iş güvenliği alanlarında müşterilerimize hizmet sunuyoruz. Lojistik, beyaz eşya, tekstil, gıda, kimya, perakende, cam sanayi, otomotiv ve otomotiv yan sanayi gibi sektörlerinin en büyük firmaları ile uzun süredir güvene dayalı iş birliğimiz devam etmekte. Bu iş birliklerinin verdiği güçle, sektörün en önemli oyuncularından biri ve lokomotif markası olmaya devam edeceğiz’’ değerlendirmesini yaptı.

Reklam

STILL ARSER Genel Müdürlüğü’nü Mayıs 2024 itibarıyla üstlenen Turgut Kırış da görev değişimine ilişkin yaptığı değerlendirmede; ” Yetkin çalışanlarımız ile müşteri memnuniyetini en üst seviyede tutarak büyüme hedeflerimize emin adımlarla ilerliyoruz. İstanbul, İzmir, Gölcük ve Çerkezköy ofislerimiz ve Türkiye’nin her yerindeki güçlü bayi ağımızla kesintisiz hizmet veriyoruz. Müşterilerimizin ihtiyaç ve beklentilerini profesyonel bir yaklaşım ile belirliyor, onların çözüm ortağı oluyoruz. Bu yaklaşımımızla, müşterilerimizin işlerini daha verimli bir şekilde yürütmelerine yardımcıoluyor ve uzun vadeli iş birlikleri kurarak karşılıklı başarıyı hedefliyoruz. Amacımız birlikte daha da büyümek’’ dedi.

STILL ARSER’İN YENİ GENEL MÜDÜRÜ TURGUT KIRIŞ

Lisans derecesini İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünde tamamlayan Turgut Kırış, Uludağ Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansı yaptı. Kariyerine 2002 yılında Atlas Copco’da başlayan Kırış, sonrasında Munters ve Konecranes’te çalıştı. 2019-2024 yılları arasında ise STILL ARSER Satış ve Pazarlama Direktörü olarak görev aldı.

 

Reklam
Devamını oku

Haber

KARE LOJİSTİK GENEL MÜDÜRÜ BERK YALÇINKAYA: YYS, İZİNLİ GÖNDERİCİ ve ETGB BELGELERİMİZLE BEKLEMEYE SON VERİYOR, MÜŞTERİLERİMİZE ZAMAN KAZANDIRIYORUZ

Yayınlanma tarihi

-

Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü ve İzinli Gönderici Belgeleri Türkiye’de 59 güncel lojistik firmasında bulunuyor. Bunlardan birinin de KRE Kare Lojistik olduğunu ifade eden firmanın genel müdürü Berk Yalçınkaya, “Etkili lojistik hizmeti, hız ve sürat demektir. Sahip olduğumuz YYS, İzinli Gönderici ve ETGB belgelerimiz ile hızlı ve kesintisiz hizmet sunuyoruz” dedi.

Kısa adı YYS olan Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü, Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliği’nde yer alan koşulları taşıyan, gümrük mevzuatı uyarınca serbest bölgeler dâhil Türkiye Gümrük Bölgesi’nde yerleşik sayılan kişilere gümrük ve dış ticaret mevzuatında öngörülen birtakım kolaylıklardan yararlanmak üzere verilen bir belgedir.

YYS’nin Türkiye’de güncel olarak 59 tane lojistik firmasında bulunduğunu belirten KRE Kare Lojistik Genel Müdürü Berk Yalçınkaya, “YYS, ihracatın ve ithalatın ülkemiz adına daha da hızlanması için belirli statüde bulunan firmalara verilen yetki belgeleridir. Şu anda Türkiye’de güncel olarak 59 tane lojistik firmasında mevcut olan YYS’ye sahip lojistik firmalarından biri de biziz” dedi.

İÇ GÜMRÜKLERE ARAÇLARIMIZ GİRMİYOR, TESİSLERİMİZDE TÜM GÜMRÜK İŞLEMLERİNİ YAPABİLİYORUZ

YYS’ye sahip lojistik firmalarının çok önemli avantajlar elde ettiğini belirten Yalçınkaya, “Bu belgelere sahip olunca iç gümrüklere araçlarımız girmeyip, kendi tesisimizde tüm gümrük işlemleri A’dan Z’ye bitirebiliyor ve araç çıkışını sağlayabiliyoruz. İç gümrüklerin yoğunluklarından dolayı bir araba 1 gün kaybederken bunun yerine biz, hızlı bir şekilde kendi tesisimizde işlemleri bitirip aracın çıkışını daha da hızlı sağlayabiliyoruz. Balkan ülkelerine çalıştığımız için iç gümrüklere gidişteki kaybedilen süre bile bizim için çok önemli. Yakın mesafede zaman ile yarıştığımız için hızlı teslimat yapmaya çalışıyoruz. Oradaki kaybedilecek 1 gün veya 6-8 saat bile bizim için çok kıymetli olduğu için YYS, bu avantajı sağlıyor. Bazen 1 saatlik bir kayıp, sınır kapısında 1 günlük hatta 2 günlük bir zaman kaybına neden olabiliyor. Aracın 1 saat geç çıkması sınır kapısında bizlere çok ciddi zaman kaybettirebiliyor. Sınır kapısına bir gidiyorsunuz, mesai saatine denk geliyorsunuz, sizden önce gidenler oluyor, kuyruklar oluyor vs. YYS ve İzinli Gönderici, bunun önüne geçen en önemli belgemizdir” dedi.

Reklam

YYS’Yİ ALMANIN ZORLUKLARI VAR, HERKESE VERİLMEMELİ!

“YYS’yi almanın ön koşulları zordur ve bana göre zor da olmalıdır. Herkese verilmemelidir. Özel güvenliğinden 7/24 güvenliğe, kamera kayıtlarına, sistemin Ticaret Bakanlığı’na bağlı olmasına, Ticaret Bakanlığı’na verilen teminatlardan yüklerin takibine, yüklerin içeriğine kadar tüm sorumluluğun firmada olduğu bir belgedir. YYS ve izinli göndericiye sahip olmak zordur. YYS almak için uzun süre belirli denetimlerden geçilir. Belirli denetimlerde tesisinizin A’dan Z’ye takibinden kamerasına, kamerasından arşivlenmesine, tüm dökümantasyonların bulut sisteminde, aynı zamanda serverde tutulmasına vb. birçok teknolojik altyapıyı içeren bir belgedir aslında” diyen Yalçınkaya, YYS’nin müşteriye sevkiyatların erken teslim edilmesini sağladığını belirtti ve müşterinin YYS sayesinde hızlı bir hizmet aldığını vurguladı.

RESMİ TATİLLER KABUSUMUZDU, YYS İLE RAHAT BİR NEFES ALDIK

Etkili lojistik hizmeti demenin biraz da hız ve sürat demek olduğunun altını çizen KRE Kare Lojistik Genel Müdürü Berk Yalçınkaya, “Parsiyel yükleme yoğunluklu çalışan bir firma olduğumuz için eskiden araçlarımız depomuzdan yüklendikten sonra Muratbey Gümrüğü’nde sıraya girerdi. Muratbey Gümrüğü’nde sıra zaten çok olurdu. Resmi tatiller öncesi 30 km uzunluğunda kuyruklar oluşurdu. İçeri girdiğinde de işlemlerin yoğunluğundan dolayı uzun süre kaybımız oluyordu. Resmi tatil günlerinde arabanın 2 günde gümrükten çıkamadığı oluyordu. Biz, buradan Balkan ülkelerine 2 günde teslimat yaparken 1.5 ya da 2 gün iç gümrükte kaybetmemiz hem bize, hem müşteriye, hem ithalatçıya hem de ihracatçıya kayıp demektir. YYS olunca depo yükleme yaparken gümrük işlemleri neredeyse tamamlanmış oluyor. Depo yüklemeyi bitirdiğinde gümrük işlemlerini de bitirip aynı hızla aracın çıkışını sağlayabiliyoruz” dedi.

YYS, İZİNLİ GÖNDERİCİ ve ETGB BELGELERİMİZLE İŞLERİMİZİ EN HIZLI ŞEKİLDE YAPIYORUZ

Reklam

Şu anda tüm yetki belgelerinin tam olduğunu söyleyen Yalçınkaya, yeni çıkabilecek belgeleri almak için de hazır bir altyapılarının olduğunu söyledi. “Hem YYS hem de izinli gönderici yetki belgesinin ikisinin aynı anda olması gerekmektedir. Bunlar 2 ayrı yetki belgelerdir. Sadece YYS’nin olması demek, işin bir tık daha hızlanması demek; ama kendi tesisinden işlemleri bitirememesi demektir. Bizim bu yüzden hem YYS, hem de İzinli Gönderici Yetki Belgemiz bulunmaktadır. Ek olarak da yeni aldığımız ETGB (Elektronik Gümrük Ticaret Belgesi) iznimiz mevcuttur” diyen Yalçınkaya sözlerini şöyle tamamladı: “ETGB izni, e-ihracat lojistiği ile alakalıdır. Bizim hem YYS, hem izinli gönderici yetki belgelerimiz olduğu için ETGB ile iç gümrük işlemlerini kendi araçlarımıza yükleyip, kendi iç bünyemizde bitirebiliyoruz. ETGB, mikro ihracat sağlamaktadır. Mikro ihracatın avantajı şudur: Bir ihracatçının maksimim 300 kg. ve maksimim 15 bin euro sınırına kadar mikro ihracat yani ETGB beyannamesi açabiliyor. Bu, beyannamede de müşterinin maliyetini aşağı indirip aynı zamanda KDV iadesine kadar tüm normal ihracat beyannamesi avantajlarını kendi sağlayabilmektedir. Biz, bu çıkışı da gümrüğe girmeden, kendi tesisimizde, kendi depomuzda, kendi bünyemizde sağlayabiliyoruz.”

Devamını oku

Haber

ASİL TRANSPORT CO. BAŞKANI ARMAĞAN ŞAHİN: TİCARET ÇİFT TARAFLIDIR, VERİLMEYEN HER VİZE TÜRKİYE KADAR AB’YE DE KAYBETTİRİYOR!

Yayınlanma tarihi

-

Ticaretin çift taraflı bir işlem olduğunu aktaran Asil Transport Co. Yönetim Kurulu Başkanı Armağan Şahin, “Alınamayan her vize, Türkiye kadar AB ülkelerine de zarar vermektedir. Demode vize uygulamasının kalkması, yeni dünya ekonomik düzeni içerisinde bunun yerine hızlı bir vize sisteminin hayata geçirilmesi gerekmektedir” dedi.

 İhracat odaklı büyümeyi hedef edinen Türkiye’de sanayicinin en önemli paydaşı konumunda bulunan lojistik sektörünün en büyük sorunlarından birini vize konusu oluşturuyor. TIR sürücülerinin vize konusunda yaşadığı problemler, son yıllarda zirve yapmış durumda.

Vize konusunda şoförlerin randevu almak için bile uzun süreler beklemek zorunda bırakıldığını kaydeden Asil Transport Co. Yönetim Kurulu Başkanı Armağan Şahin, “Sektörde sürücülerimize yönelik kısa süreli vize veriliyor. Uzun süreli vizeler verilmemesini anlayabiliyorum. Kısa süreli verilen vizeler için hızlı vize almayı sağlayabilecek bir sistem oluşturulmalıdır. Hızlı vize alabilmemiz durumunda sektör olarak birçok sıkıntımızın önüne geçeceğiz. Çünkü şu anda vize alabilmek konusunda en az 1-2 aylık randevularla uğraşmak zorunda kalıyoruz” dedi.

ALINAMAYAN HER VİZE, ÜLKEMİZE EKONOMİK OLARAK KAYBETTİRİYOR

TIR sürücülerinin Avrupa Birliği (AB) bölgesine girebilmeleri için öncelikli olarak vize alabilmeleri gerektiğini aktaran Şahin, Schengen randevusunda sorunlar olduğunu, yeni sürücülerin vize başvurularının reddedildiğini, deneyimli sürücülere ise kısa süreli vize verildiğini belirtti. Vize konusundaki bu kaotik durum nedeniyle AB’nin Türkiye’den talep ettiği ürünlerin Türk lojistik firmaları ve Türk vatandaşı profesyonel TIR sürücülerince teslim edilemediğinin altını özenle çizen Şahin, bu durumda sadece Türkiye’nin değil, küresel yatırımcıların, üreticilerin, ticari işletmelerin ve tüketicilerin kısacası uluslararası ticaretin yara aldığını vurguladı.

Reklam

Alınamayan her vizenin ülkemize ekonomik açıdan kaybettirdiğine işaret eden Şahin, “Şoförlerimizin vize alamaması araçlarımızın işleyememesi demektir. Şoföre bağlı olarak kullanılamayan ve atıl durumda bekleyen TIRlarımız ülkemiz ekonomisine eksi yazılmasına neden olmaktadır. Yollarda Türk TIRlarının serbestçe dolaşması, vize engeline takılmadan kilometrelerce yol kat etmesi gerekmektedir. Dünya ticaretini vizelerle, kotalarla, geçiş engellemeleri ile zora sokan sistemin artık değişmesi gerekmektedir. Yeni dünya ekonomik düzeni içerisinde daha hızlı bir vize sisteminin hayata geçirilmesi gerektiğini öngörüyoruz. Vize konusunda AB’nin kolaylık tanıması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Turizm vizeleri ile ticari vizelerin birbirinden ayrı işlemlere tabi tutulması gerektiğini aktaran Şahin, özellikle tatil dönemlerinde kimseyi yormayacak şekilde yeni bir vize sistemini talep ettiklerini belirtti.

VİZE UYGULAMASI İLE EN ÇOK ZARARI AB ÜLKELERİ GÖRÜYOR!

Türkiye’de çok önemli AB sermayeli şirketlerin olduğunu belirten Şahin, bu demode vize uygulaması ile en çok zararı gören taraflardan birinin AB ülkeleri olduğunu belirtti. Türkiye-AB arasında çok ciddi bir ticaret yaşandığını kaydeden Şahin, AB’ye alınmayan Türkiye’nin aslında dolaylı olarak AB ülkesi olduğunu, çünkü Türkiye’de çok sayıda AB ülkesi yatırımcının fabrikası ve ürünleri ile ticarette başı çektiğini söyledi. Büyük potansiyeli olan AB-Türkiye ticaretindeki büyümeye engel olan vize probleminin faturasını Türkiye kadar AB’nin de ödediğini aktaran Şahin, ticaretin çok yönlü bir süreç olduğunu ve bu sürecin tıkanmaması gerektiğini son olarak özenle vurguladı.

Devamını oku

Trend olan