Takip Edin

Sektörel Gündem

49. TÜRKİYE İMSAD GÜNDEM BULUŞMALARI’NDA ‘2021 DEĞERLENDİRMESİ – 2022 BEKLENTİLERİ’ KONUŞULDU

Yayınlanma tarihi

-

Türkiye İMSAD Başkanı Tayfun Küçükoğlu: 

“Savaşın etkisiyle emtia ve enerji maliyetleri ile ilgili sorunlar daha da ağırlaştı”


Türkiye İMSAD’ın geleneksel hale gelen Gündem Buluşmaları’nın 49’uncusu, ‘2021 Değerlendirmesi – 2022 Beklentileri’ başlığı altında düzenlendi. Sektör olarak bir rekora imza attıklarını vurgulayan Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, “2021 yılı ihracatımızı, yüzde 46,2 artışla 30,8 milyar dolar seviyelerine taşımayı başardık. Bugün üretimde çok yüksek maliyet artışları söz konusu. Döviz kurundaki artış, yüksek enerji maliyetleri ve hammadde fiyatlarındaki artışlar sektörümüzü oldukça zorladı. Savaş da mevcut olan bu sorunları daha da ağırlaştırdı” dedi. Toplantının konuşmacısı Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel, 2021 ekonomi verilerini değerlendirerek, savaşın başlamasıyla 2022’ye yönelik mevcut tüm olumlu beklentilerin belirsizliğe yöneldiğini vurguladı.

 

Türkiye İMSAD (Türkiye İnşaat Malzemesi Sanayicileri Derneği) tarafından 49’uncu kez düzenlenen Gündem Buluşmaları, 17 Mart Perşembe günü Demirdöküm, GF Hakan Plastik ve İzocam’ın katkılarıyla online olarak gerçekleştirildi. 

Reklam

Açılışını Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu, moderatörlüğünü Türkiye İMSAD Başkan Vekili Ferdi Erdoğan’ın yaptığı ‘2021 Değerlendirmesi – 2022 Beklentileri’ başlıklı toplantı, inşaat malzemesi sanayicileri, iş dünyasından isimler ve sektör profesyonelleri tarafından ilgiyle takip edildi. Toplantının konuşmacısı Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel, dünya ve Türkiye ekonomisindeki gelişmeleri, Rusya – Ukrayna Savaşının etkilerini ve inşaat sektöründeki son durumu tüm yönleriyle değerlendirdi.

İki yıldır istikrarsızlık temel sorunumuz

Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkanı Tayfun Küçükoğlu konuşmasında “İki senesini tamamlayan Covid-19 döneminde etkili olan emtia, enerji, lojistik maliyetlerindeki yükseliş, tedarik sorunlarındaki dalgalanma ve öngörülemezlik tam dengeleme sürecine girerken, bu kez Rusya-Ukrayna savaşı etkisini beklenmedik şekilde gösterdi. İstikrarsızlık ve öngörülemezlik son iki yıldır temel sorunumuz. Coğrafi konum ve güçlü potansiyeli ile ülkemizin pandemi döneminde yakaladığı rekabet avantajını sektör olarak daha etkin değerlendirmeliydik. Döviz kurlarındaki değişim ve ekonomimizdeki beklenmeyen istikrarsızlıklar daha büyük gelişim fırsatlarının önüne geçti” değerlendirmesini yaptı.

“Gerçekleştirdiğimiz başarıları doğru okuyamazsak, gelecek başarılara doğru yönlenemeyiz, stratejilerimizi doğru geliştiremeyiz” diyen Tayfun Küçükoğlu sözlerini şöyle sürdürdü: “Sektör olarak 2021 yılında ihracatımızı yüzde 46,2‘lik bir artışla 30,8 milyar dolar seviyelerine ulaştırarak yeni bir rekora imza attık. Ton olarak yüzde 8‘lik artışla yaklaşık 65 milyon ton ihracat gerçekleştirdik. İhracat birim fiyatı ise 0,35 dolar/kg’dan 0,48 dolar/kg’a yükseldi. Ton bazında yüzde 8 artarken, dolar bazında yüzde 46 artış, ürün portföyündeki değişiklikten değil, dünyadaki emtia ve enerji fiyatları dolayısıyla artan maliyetlerimizin etkisiyle daha yüksek fiyatlarla satmak zorunda kalmış olmamızdan kaynaklandı. Diğer taraftan ülkemizin artan rekabet gücüyle beraber yüzde 8‘lik tonaj artışı aslında bizim gerçek performansımızı yansıtıyor. Ülkemizde dolar bazındaki aşırı büyüme rakamlarının bir kısmı, emtiaya bağlı sanal büyümeleri gösteriyor.”

Sektörün toplam pazar büyüklüğünün 94,1 milyar dolara ulaştığını ifade eden Tayfun Küçükoğlu, 2021 yılında üretim artışının, 2020 yılına göre miktar bazında yüzde 19,6 olurken cari fiyatlarla büyümenin yüzde 19 olarak gerçekleştiğini söyledi ve inşaat sektörü küçülürken, inşaat malzemeleri sektörünün kaydettiği büyümede yenileme pazarındaki güçlü talep ve ihracat performansının etkili olduğunu açıkladı.

Reklam

Savaş, ara malzeme ve emtia ithalatında risk yarattı 

Savaşın odağındaki Rusya, Ukrayna ve Belarus’a inşaat malzemesi ihracatının 2021 yılında 937 milyon dolar yani toplam ihracatın yüzde 3’ü olduğunu söyleyen Tayfun Küçükoğlu, “Bu oranı başka pazarlarda telafi etme gücümüz çok yüksek. Ana riskimiz ara malzeme ve emtia ithalatı tarafında olacaktır” dedi.

Yakın coğrafyamızdaki savaşın dünya ticaret ve tedarik dengelerini değiştirdiğini söyleyen Tayfun Küçükoğlu, “Uygulanan ambargo ve kısıtlamalar ile savaşın ülke ekonomilerine olan etkileri de artık iyiden iyiye hissediliyor. Bu değişimi, içeride ve dışarıda nasıl yönetmemiz gerektiği konusu, üzerinde durmamız gereken çok önemli stratejik bir konu. Ülke olarak tüm bu zorlukları en az kayıpla aşmayı diliyoruz” dedi.

Ekonomide kartların yeniden dağıtılacağı bir yıl olacak

 

Reklam

Toplantının moderatörü Türkiye İMSAD Yönetim Kurulu Başkan Vekili Ferdi Erdoğan, peş peşe yaşanan beklenmedik olumsuzluklar nedeniyle sektör olarak büyük bir şaşkınlık içerisinde olduklarını belirterek, “Henüz 2021’de elde ettiğimiz başarının mutluluğunu yaşayamadan yılın başından itibaren neler olduğunu anlamaya çalışıyoruz. Pandemi sürecinde değişen dinamiklere göre strateji geliştirip, Covid-19 sürecinin sonuna geldiğimizi düşünürken, yeni ekonomi modeli, yüksek enflasyon, dalgalı kur ve yüksek faizle karşılaştık. Üzerine enerji fiyatlarındaki artış geldi. Bunun da üzerine İran’dan gelen gazın kesilmesiyle arz güvenliği endişesi yaşadık. Şimdi de enerjinin en büyük tedarikçilerinden Rusya, Ukrayna ile savaşa girdi. Bununla ilgili etkileri konuşurken, bu kez artan kömür fiyatlarını konuşmaya başladık. Tam Yeşil Mutabakat ile ilgili düzenlemelerin yürürlüğe girmesinin arifesinde, sera gazı, karbon ayak izi, yeşil ekonomiyi nasıl planlayacağız, nasıl ölçeceğiz, hesaplayacağız diye düşünürken, geldiğimiz nokta;  termik santrallere bağlı, kömüre dayalı enerjinin daha yoğun kullanılacağı yönünde. Sektörümüzdeki yabancı sermayeli şirketlerde “bekle-gör” anlayışı hakimken, yerli şirketlerimizin, iyi geçen 2021’in etkisiyle temkinli ve umutlu olduklarını görüyoruz. 2022 herkes için zor bir yıl olacak gibi görünüyor. Ekonomide kartların yeniden dağıtılacağı, dengelerin değişeceği zor bir yıl olacak” dedi.

 

Konut fiyatlarıyla ilgili tartışmalara da değinen Ferdi ErdoğanKonut fiyatının tamamını malzeme oluşturmuyor. Malzeme maliyeti, arsa payı dahil inşaat maliyetinin yüzde 20-25‘ini geçmez. Konut fiyatlarındaki artışı sadece inşaat malzemesi üzerinden anlatmak,  konutun bir anlamda komodite ürün gibi algılanmasına neden olur ki, büyük emeklerle meydana gelen yatırım için hem yanıltıcı olur hem de değerli bir yatırım aracı olarak düşünülen konutun kendisine haksızlık olur” değerlendirmesini yaptı.

 

2021 ekonomik olarak iyi bir yıl oldu

Reklam

 

Türkiye İMSAD Ekonomi Danışmanı Dr. Can Fuat Gürlesel ise 2021 yılının bir önceki pandemi yılına göre daha iyi geçtiğini söyleyerek, “2022’ye bazı sıkıntılara rağmen yine de iyimser beklentilerin ağır olduğu yapı içinde başladık ancak yakın bölgemizde bir savaşla karşı karşıya kaldık. Dünya ekonomisi 2020’deki küçülmenin ardından 2021’de yüzde 5,5 ile oldukça iyi bir büyüme kaydetti ve kayıplarını telafi etti. Dünya mal ticaretinde de çok ciddi bir artış oldu, yüzde 22‘ye yakın artışla 22 trilyon dolara ulaştı. Türkiye ekonomisi de ihracata dayalı bir büyüme kaydetti. İhracat beklentilerin üzerinde arttı çünkü küresel tedarik zincirlerindeki değişimle birlikte Türkiye’deki tüm sektörlerde artan bir ilave talep oldu. İhracatımız arttı. Yeni kapasite yatırımlarına ihtiyaç da arttı. Sanayimiz yılı kuvvetli kapattı. İhracata, sanayi büyümesine, yatırımlara dayalı yüzde 11‘lik bir büyüme yakalandı” tespitinde bulundu.

 

Büyümede yenileme pazarının önemli katkısı var

 

Reklam

İnşaat sektörünün üst üste dört yıldır küçüldüğüne dikkat çeken Dr. Can Fuat Gürlesel, “2020’de sektöre yönelik birçok destekle karşılaşmıştık ancak buna rağmen küçülme oldu. Türkiye ekonomisi büyürken, inşaat sektörü tarafında da bir büyüme beklentisi vardı ancak yılı yüzde 0,9 küçülme ile kapattı. Buna karşın 2021’de pek çok ülkenin inşaat sektörlerinde önemli büyümeler kaydedildi. İnşaat malzemeleri sanayimiz de ihracat etkisiyle iyi bir büyüme gösterdi. Bu büyümede yenileme pazarının önemli katkısının olduğunu gördük” dedi.

 

Türkiye ekonomisi büyürken, inşaat malzemeleri sanayisi büyürken, inşaat sektörünün küçülmesini değerlendiren Dr. Can Fuat Gürlesel, “2017’de TÜİK’in yaptığı milli gelire yönelik düzeltmenin ardından inşaat sektörü ile ilgili büyüme rakamlarının çok yüksek negatife döndüğünü görüyoruz. İnşaat sektörünün büyümesinin hesaplanmasında teknik bir sıkıntı ile karşı karşıya olduğumuzu düşünüyorum” dedi.

 

Savaş, 2022 beklentilerini belirsizliğe yöneltti

Reklam

 

Pandemi önlemlerinin zayıflamasıyla 2022’ye yönelik ekonomik beklentilerin yükseldiğine dikkat çeken Dr. Can Fuat Gürlesel, savaşın başlamasıyla mevcut tüm olumlu beklentilerin belirsizliğe yöneldiğini söyledi. Rusya ekonomisinin yaptırımlara karşı bir süre daha dayanma gücüne sahip olduğunu belirten Dr. Can Fuat Gürlesel, enerji dışı yaptırımların artmasının AB’yi, ABD’ye göre çok daha fazla etkileyeceğini, artan enerji fiyatlarının Avrupa’da hane halkının satın alma gücünü azaltacağını ifade etti.

 

Savaşın sonuçlarına yönelik olası senaryolara da değinen Dr. Can Fuat Gürlesel, “Rusya’nın Ukrayna’da tam hakimiyetini öngören savaşın en kötü senaryosunda, dünya ekonomisinin yüzde 1-2 büyümesini, dünya ticaretinin ise 22 trilyon dolar seviyesine düşeceğini tahmin ediyoruz.  En iyimser olan ateşkes-barış senaryosunun gerçekleşmesi halinde ise dünya ekonomisinin yüzde 4 büyümesini ve dünya ticaretinin 23,5 trilyon dolar olacağını öngörüyoruz” dedi.

 

Reklam

Küresel tedarik zincirleri, enerji fiyatları, emtia fiyatları, arz ve tedarik, navlun fiyatları gibi eğilimlerde de savaş nedeniyle değişimler olduğunu söyleyen Dr. Can Fuat Gürlesel, “Yeni kırılma ve bozulmalar, yüksek fiyatlara ek olarak ilave artışlar, gecikme ve sıkışıklıklar savaşın sonucu ne olursa olsun, Rusya’ya yönelik yaptırımlar devam edeceği için 2022 yılı boyunca devam edecektir. Güven bunalımı nedeniyle zayıflayan ilişkiler hızla eski haline dönmeyecektir. Rusya ve Avrupa arasındaki enerji akımlarında meydana gelen kopmalar yeni akım hatlarının, yeni ticaret iş birliklerinin oluşmasına neden olabilir” değerlendirmesini yaptı.

 

Daha güçlü dolar, daha yüksek faizle karşılaşacağız

 

Dr. Can Fuat Gürlesel, değerlendirmelerine şöyle devam etti: “2021’de pandemi etkisiyle dünya genelinde gelişen yüksek enflasyon ve para politikalarındaki değişimi yaşadık. Yeni yıla yüksek enflasyonla başladık, savaşın etkileriyle ABD, Euro bölgesi, İngiltere ve pek çok ülkede yüksek enflasyon görüldü ve büyük merkez bankaları sıkılaşma adımlarını atmaya başladı. Yani enflasyona karşı daha sıkı bir para politikasına geçiyoruz. Önümüzdeki aylarda daha güçlü dolar ve daha yüksek faizlerle karşılaşacağız. Paritelerde doların lehine gelişen bir yıl olacak.”

Reklam

 

17 Aralık’tan bu yana Merkez Bankası rezervlerinin yaklaşık 8 milyar dolar azaldığına dikkat çeken Dr. Can Fuat Gürlesel, “Merkez Bankası savaş öncesi faiz indirmeyi hedefliyordu ancak savaş sonrası yakın dönemde faiz indirme olanağı kalmadı. Para Politikası Kurulu’nun son açıklaması da faiz artırmasının mümkün olmadığını gösterdi. Bu yaklaşımı enflasyonu artıracak, Türk Lirası’nı zayıflatacak bir yaklaşım olarak değerlendiriyorum. Gelişmiş ülke merkez bankalarının stratejilerini artık biliyoruz, bundan sonra kurlardaki belirleyici etki Rusya-Ukrayna savaşı ve Türkiye’nin dış ticaret açığı olacaktır. 2022 yılında yatırımlar için çok uygun bir ortam gözükmüyor” dedi.

 

Savaşın sektöre etkileri

 

Reklam

Savaşın inşaat ve inşaat malzemeleri sektörüne etkilerinde de değinen Dr. Can Fuat Gürlesel, “Türkiye’nin Rusya ve Ukrayna ile iki önemli ilişkisi var. Dış ticarette bu iki ülkeye toplam 8,5 milyar dolar ihracat yapıyoruz. Rusya’ya hak ettiğimiz ihracatı yapamıyoruz. En önemli kayıp beklentilerinden biri de turizm alanında. Bu ülkelerden 10 milyon kadar turist ve 8 milyar dolar kadar gelir bekliyorduk. Bu yıl daha düşük rakamlar göreceğiz gibi görünüyor. Yüksek dış ticaret açığı ile karşılaşabiliriz. Turizme yönelik yenileme pazarında da kayıplar yaşanacaktır” dedi.

 

“İnşaat malzemeleri sanayisinde dış pazarda yüzde 10 büyüme hedefinin biraz altında kalacağımızı öngörüyoruz” diyen Dr. Can Fuat Gürlesel, “İç pazarda bir kısım, parasının değerini koruyabilmek için konuta yönelmeye başladı. İnşaat malzemeleri sanayisinde yüksek enerji, girdi ve lojistik maliyetleri, inşaat sektöründe ise yüksek girdi, finansman ve işgücü maliyetleri zorlayıcı olacak. Konut fiyatları ocakta yüzde 77,4 artış ile rekor hızda arttı. Malzeme endeksi yüzde 98,2, inşaat maliyeti yüzde 79,9 arttı. Bu tabloya bakarak yeni, canlı bir inşaat pazarı beklemek zor olacak” değerlendirmesini yaptı.

 

İnşaat malzemesi sanayisinde ÜFE tahmininin ortalama yüzde 60‘lar civarında olacağını söyleyen Dr. Can Fuat Gürlesel, 2023 yılı asgari ücret artışını en az yüzde 50-60 olarak öngördüğünü açıkladı.

Reklam

 

Rusya’da alacakların tahsilatında sorunlar yaşanmaya başladığını, Rus bankalarıyla Türk bankaları arasındaki işlemlerin büyük ölçüde askıya alındığını belirten Dr. Can Fuat Gürlesel, “Ödemelerin ruble ile yapılmasıyla ilgili sıkıntılar var. Ruslar bugüne kadar ödemeye istekliydi. Süreç uzadıkça ‘mali açıdan sıkıntıya girip ödeme yapamayabiliriz’ diyenlerin sayısı da artıyor. Ukrayna’da ise tahsilat tamamen durmuş durumda” dedi.

 

Yeşil Mutabakat en önemli gündemimiz olmalı

 

Reklam

Savaş gündeme gelmeseydi, 2022’de sektörde ana konu olarak sanayideki yeşil dönüşüme nasıl uyum sağlanacağının konuşulacağını söyleyen Dr. Can Fuat Gürlesel, “Yeşil Mutabakat, sanayimiz açısından en önemli gündem maddemiz olmalı. Dönüşüm finansman ihtiyacı, teşvik ve düzenlemeler için hızla harekete geçilmeli. Yeşil Mutabakat, sınırda karbon uygulaması, emisyon hesabı, sera gazı salımı gibi konularda temenninin ötesine geçmeli, fiiliyata dönüştürmeliyiz. 1 Ocak 2023’ten itibaren demir-çelik, çimento, alüminyum, gübre ve elektrik sektörleri, AB pazarında fiili vergi uygulamasıyla karşı karşıya kalacak. Bu sektörlerin genişlemesi de söz konusu. Dolayısıyla rekabette zorluklar yaşanacak” vurgusunu yaptı.

 

Türkiye İMSAD 49. Gündem Buluşmaları’nın tamamını aşağıdaki linkten izleyebilirsiniz… 

Link: https://youtu.be/4r3OeHdp60Y 

Reklam
Devamını oku
Reklam
Yorum Yaz

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sektörel Gündem

STILL ARSER ÜST YÖNETİMİNDE GÖREV DEĞİŞİMİ

Yayınlanma tarihi

-

Türkiye’de sektörünün öncü ve en güvenilir markalarından biri olan STILL ARSER’in yönetiminde yeni bir dönem başladı. 2017’den beri Genel Müdürlük görevini sürdüren Mustafa Çiper bu görevi Turgut Kırış’a devrederken, 2019’dan bu yana sürdürdüğü yönetim kurulu üyeliği görevine ise devam edecek.

İç lojistik sektörünün global markası STILL ARSER’in üst düzey yönetiminde Mayıs 2024 itibarıyla görev değişimi yaşandı. Sektöründe Avrupa’da 1’inci, dünyada ise 2’nci olan KION Group ile Arkas Holding ortaklığı olan STILL ARSER iç lojistik alanında faaliyetlerini sürdürüyor.

STILL ARSER’de 2019 yılından bu yana Satış ve Pazarlama Direktörlüğü’nü yürüten Turgut Kırış, Mayıs 2024 itibarıyla Genel Müdür olarak göreve başladı. Mustafa Çiper ise Yönetim Kurulu Üyesi olarak görevine devam edecek. Mustafa Çiper, 2017 yılından bu yana STILL ARSER genel müdürlük görevini yürütüyordu.

Mayıs 2024 itibarıyla Yönetim Kurulu Üyesi olarak devam eden Mustafa Çiper,

“STILL ARSER olarak 11 yıldır Türkiye’de iç lojistik sektörünün global markası olarak, satış ve satış sonrası hizmetler, ikinci el satış ve kiralama, otomasyon çözümleri ve iş güvenliği alanlarında müşterilerimize hizmet sunuyoruz. Lojistik, beyaz eşya, tekstil, gıda, kimya, perakende, cam sanayi, otomotiv ve otomotiv yan sanayi gibi sektörlerinin en büyük firmaları ile uzun süredir güvene dayalı iş birliğimiz devam etmekte. Bu iş birliklerinin verdiği güçle, sektörün en önemli oyuncularından biri ve lokomotif markası olmaya devam edeceğiz’’ değerlendirmesini yaptı.

Reklam

STILL ARSER Genel Müdürlüğü’nü Mayıs 2024 itibarıyla üstlenen Turgut Kırış da görev değişimine ilişkin yaptığı değerlendirmede; ” Yetkin çalışanlarımız ile müşteri memnuniyetini en üst seviyede tutarak büyüme hedeflerimize emin adımlarla ilerliyoruz. İstanbul, İzmir, Gölcük ve Çerkezköy ofislerimiz ve Türkiye’nin her yerindeki güçlü bayi ağımızla kesintisiz hizmet veriyoruz. Müşterilerimizin ihtiyaç ve beklentilerini profesyonel bir yaklaşım ile belirliyor, onların çözüm ortağı oluyoruz. Bu yaklaşımımızla, müşterilerimizin işlerini daha verimli bir şekilde yürütmelerine yardımcıoluyor ve uzun vadeli iş birlikleri kurarak karşılıklı başarıyı hedefliyoruz. Amacımız birlikte daha da büyümek’’ dedi.

STILL ARSER’İN YENİ GENEL MÜDÜRÜ TURGUT KIRIŞ

Lisans derecesini İstanbul Teknik Üniversitesi Makine Mühendisliği bölümünde tamamlayan Turgut Kırış, Uludağ Üniversitesi’nde İşletme Yüksek Lisansı yaptı. Kariyerine 2002 yılında Atlas Copco’da başlayan Kırış, sonrasında Munters ve Konecranes’te çalıştı. 2019-2024 yılları arasında ise STILL ARSER Satış ve Pazarlama Direktörü olarak görev aldı.

 

Reklam
Devamını oku

Haber

KARE LOJİSTİK GENEL MÜDÜRÜ BERK YALÇINKAYA: YYS, İZİNLİ GÖNDERİCİ ve ETGB BELGELERİMİZLE BEKLEMEYE SON VERİYOR, MÜŞTERİLERİMİZE ZAMAN KAZANDIRIYORUZ

Yayınlanma tarihi

-

Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü ve İzinli Gönderici Belgeleri Türkiye’de 59 güncel lojistik firmasında bulunuyor. Bunlardan birinin de KRE Kare Lojistik olduğunu ifade eden firmanın genel müdürü Berk Yalçınkaya, “Etkili lojistik hizmeti, hız ve sürat demektir. Sahip olduğumuz YYS, İzinli Gönderici ve ETGB belgelerimiz ile hızlı ve kesintisiz hizmet sunuyoruz” dedi.

Kısa adı YYS olan Yetkilendirilmiş Yükümlü Statüsü, Gümrük İşlemlerinin Kolaylaştırılması Yönetmeliği’nde yer alan koşulları taşıyan, gümrük mevzuatı uyarınca serbest bölgeler dâhil Türkiye Gümrük Bölgesi’nde yerleşik sayılan kişilere gümrük ve dış ticaret mevzuatında öngörülen birtakım kolaylıklardan yararlanmak üzere verilen bir belgedir.

YYS’nin Türkiye’de güncel olarak 59 tane lojistik firmasında bulunduğunu belirten KRE Kare Lojistik Genel Müdürü Berk Yalçınkaya, “YYS, ihracatın ve ithalatın ülkemiz adına daha da hızlanması için belirli statüde bulunan firmalara verilen yetki belgeleridir. Şu anda Türkiye’de güncel olarak 59 tane lojistik firmasında mevcut olan YYS’ye sahip lojistik firmalarından biri de biziz” dedi.

İÇ GÜMRÜKLERE ARAÇLARIMIZ GİRMİYOR, TESİSLERİMİZDE TÜM GÜMRÜK İŞLEMLERİNİ YAPABİLİYORUZ

YYS’ye sahip lojistik firmalarının çok önemli avantajlar elde ettiğini belirten Yalçınkaya, “Bu belgelere sahip olunca iç gümrüklere araçlarımız girmeyip, kendi tesisimizde tüm gümrük işlemleri A’dan Z’ye bitirebiliyor ve araç çıkışını sağlayabiliyoruz. İç gümrüklerin yoğunluklarından dolayı bir araba 1 gün kaybederken bunun yerine biz, hızlı bir şekilde kendi tesisimizde işlemleri bitirip aracın çıkışını daha da hızlı sağlayabiliyoruz. Balkan ülkelerine çalıştığımız için iç gümrüklere gidişteki kaybedilen süre bile bizim için çok önemli. Yakın mesafede zaman ile yarıştığımız için hızlı teslimat yapmaya çalışıyoruz. Oradaki kaybedilecek 1 gün veya 6-8 saat bile bizim için çok kıymetli olduğu için YYS, bu avantajı sağlıyor. Bazen 1 saatlik bir kayıp, sınır kapısında 1 günlük hatta 2 günlük bir zaman kaybına neden olabiliyor. Aracın 1 saat geç çıkması sınır kapısında bizlere çok ciddi zaman kaybettirebiliyor. Sınır kapısına bir gidiyorsunuz, mesai saatine denk geliyorsunuz, sizden önce gidenler oluyor, kuyruklar oluyor vs. YYS ve İzinli Gönderici, bunun önüne geçen en önemli belgemizdir” dedi.

Reklam

YYS’Yİ ALMANIN ZORLUKLARI VAR, HERKESE VERİLMEMELİ!

“YYS’yi almanın ön koşulları zordur ve bana göre zor da olmalıdır. Herkese verilmemelidir. Özel güvenliğinden 7/24 güvenliğe, kamera kayıtlarına, sistemin Ticaret Bakanlığı’na bağlı olmasına, Ticaret Bakanlığı’na verilen teminatlardan yüklerin takibine, yüklerin içeriğine kadar tüm sorumluluğun firmada olduğu bir belgedir. YYS ve izinli göndericiye sahip olmak zordur. YYS almak için uzun süre belirli denetimlerden geçilir. Belirli denetimlerde tesisinizin A’dan Z’ye takibinden kamerasına, kamerasından arşivlenmesine, tüm dökümantasyonların bulut sisteminde, aynı zamanda serverde tutulmasına vb. birçok teknolojik altyapıyı içeren bir belgedir aslında” diyen Yalçınkaya, YYS’nin müşteriye sevkiyatların erken teslim edilmesini sağladığını belirtti ve müşterinin YYS sayesinde hızlı bir hizmet aldığını vurguladı.

RESMİ TATİLLER KABUSUMUZDU, YYS İLE RAHAT BİR NEFES ALDIK

Etkili lojistik hizmeti demenin biraz da hız ve sürat demek olduğunun altını çizen KRE Kare Lojistik Genel Müdürü Berk Yalçınkaya, “Parsiyel yükleme yoğunluklu çalışan bir firma olduğumuz için eskiden araçlarımız depomuzdan yüklendikten sonra Muratbey Gümrüğü’nde sıraya girerdi. Muratbey Gümrüğü’nde sıra zaten çok olurdu. Resmi tatiller öncesi 30 km uzunluğunda kuyruklar oluşurdu. İçeri girdiğinde de işlemlerin yoğunluğundan dolayı uzun süre kaybımız oluyordu. Resmi tatil günlerinde arabanın 2 günde gümrükten çıkamadığı oluyordu. Biz, buradan Balkan ülkelerine 2 günde teslimat yaparken 1.5 ya da 2 gün iç gümrükte kaybetmemiz hem bize, hem müşteriye, hem ithalatçıya hem de ihracatçıya kayıp demektir. YYS olunca depo yükleme yaparken gümrük işlemleri neredeyse tamamlanmış oluyor. Depo yüklemeyi bitirdiğinde gümrük işlemlerini de bitirip aynı hızla aracın çıkışını sağlayabiliyoruz” dedi.

YYS, İZİNLİ GÖNDERİCİ ve ETGB BELGELERİMİZLE İŞLERİMİZİ EN HIZLI ŞEKİLDE YAPIYORUZ

Reklam

Şu anda tüm yetki belgelerinin tam olduğunu söyleyen Yalçınkaya, yeni çıkabilecek belgeleri almak için de hazır bir altyapılarının olduğunu söyledi. “Hem YYS hem de izinli gönderici yetki belgesinin ikisinin aynı anda olması gerekmektedir. Bunlar 2 ayrı yetki belgelerdir. Sadece YYS’nin olması demek, işin bir tık daha hızlanması demek; ama kendi tesisinden işlemleri bitirememesi demektir. Bizim bu yüzden hem YYS, hem de İzinli Gönderici Yetki Belgemiz bulunmaktadır. Ek olarak da yeni aldığımız ETGB (Elektronik Gümrük Ticaret Belgesi) iznimiz mevcuttur” diyen Yalçınkaya sözlerini şöyle tamamladı: “ETGB izni, e-ihracat lojistiği ile alakalıdır. Bizim hem YYS, hem izinli gönderici yetki belgelerimiz olduğu için ETGB ile iç gümrük işlemlerini kendi araçlarımıza yükleyip, kendi iç bünyemizde bitirebiliyoruz. ETGB, mikro ihracat sağlamaktadır. Mikro ihracatın avantajı şudur: Bir ihracatçının maksimim 300 kg. ve maksimim 15 bin euro sınırına kadar mikro ihracat yani ETGB beyannamesi açabiliyor. Bu, beyannamede de müşterinin maliyetini aşağı indirip aynı zamanda KDV iadesine kadar tüm normal ihracat beyannamesi avantajlarını kendi sağlayabilmektedir. Biz, bu çıkışı da gümrüğe girmeden, kendi tesisimizde, kendi depomuzda, kendi bünyemizde sağlayabiliyoruz.”

Devamını oku

Haber

ASİL TRANSPORT CO. BAŞKANI ARMAĞAN ŞAHİN: TİCARET ÇİFT TARAFLIDIR, VERİLMEYEN HER VİZE TÜRKİYE KADAR AB’YE DE KAYBETTİRİYOR!

Yayınlanma tarihi

-

Ticaretin çift taraflı bir işlem olduğunu aktaran Asil Transport Co. Yönetim Kurulu Başkanı Armağan Şahin, “Alınamayan her vize, Türkiye kadar AB ülkelerine de zarar vermektedir. Demode vize uygulamasının kalkması, yeni dünya ekonomik düzeni içerisinde bunun yerine hızlı bir vize sisteminin hayata geçirilmesi gerekmektedir” dedi.

 İhracat odaklı büyümeyi hedef edinen Türkiye’de sanayicinin en önemli paydaşı konumunda bulunan lojistik sektörünün en büyük sorunlarından birini vize konusu oluşturuyor. TIR sürücülerinin vize konusunda yaşadığı problemler, son yıllarda zirve yapmış durumda.

Vize konusunda şoförlerin randevu almak için bile uzun süreler beklemek zorunda bırakıldığını kaydeden Asil Transport Co. Yönetim Kurulu Başkanı Armağan Şahin, “Sektörde sürücülerimize yönelik kısa süreli vize veriliyor. Uzun süreli vizeler verilmemesini anlayabiliyorum. Kısa süreli verilen vizeler için hızlı vize almayı sağlayabilecek bir sistem oluşturulmalıdır. Hızlı vize alabilmemiz durumunda sektör olarak birçok sıkıntımızın önüne geçeceğiz. Çünkü şu anda vize alabilmek konusunda en az 1-2 aylık randevularla uğraşmak zorunda kalıyoruz” dedi.

ALINAMAYAN HER VİZE, ÜLKEMİZE EKONOMİK OLARAK KAYBETTİRİYOR

TIR sürücülerinin Avrupa Birliği (AB) bölgesine girebilmeleri için öncelikli olarak vize alabilmeleri gerektiğini aktaran Şahin, Schengen randevusunda sorunlar olduğunu, yeni sürücülerin vize başvurularının reddedildiğini, deneyimli sürücülere ise kısa süreli vize verildiğini belirtti. Vize konusundaki bu kaotik durum nedeniyle AB’nin Türkiye’den talep ettiği ürünlerin Türk lojistik firmaları ve Türk vatandaşı profesyonel TIR sürücülerince teslim edilemediğinin altını özenle çizen Şahin, bu durumda sadece Türkiye’nin değil, küresel yatırımcıların, üreticilerin, ticari işletmelerin ve tüketicilerin kısacası uluslararası ticaretin yara aldığını vurguladı.

Reklam

Alınamayan her vizenin ülkemize ekonomik açıdan kaybettirdiğine işaret eden Şahin, “Şoförlerimizin vize alamaması araçlarımızın işleyememesi demektir. Şoföre bağlı olarak kullanılamayan ve atıl durumda bekleyen TIRlarımız ülkemiz ekonomisine eksi yazılmasına neden olmaktadır. Yollarda Türk TIRlarının serbestçe dolaşması, vize engeline takılmadan kilometrelerce yol kat etmesi gerekmektedir. Dünya ticaretini vizelerle, kotalarla, geçiş engellemeleri ile zora sokan sistemin artık değişmesi gerekmektedir. Yeni dünya ekonomik düzeni içerisinde daha hızlı bir vize sisteminin hayata geçirilmesi gerektiğini öngörüyoruz. Vize konusunda AB’nin kolaylık tanıması gerektiğini düşünüyoruz” dedi. Turizm vizeleri ile ticari vizelerin birbirinden ayrı işlemlere tabi tutulması gerektiğini aktaran Şahin, özellikle tatil dönemlerinde kimseyi yormayacak şekilde yeni bir vize sistemini talep ettiklerini belirtti.

VİZE UYGULAMASI İLE EN ÇOK ZARARI AB ÜLKELERİ GÖRÜYOR!

Türkiye’de çok önemli AB sermayeli şirketlerin olduğunu belirten Şahin, bu demode vize uygulaması ile en çok zararı gören taraflardan birinin AB ülkeleri olduğunu belirtti. Türkiye-AB arasında çok ciddi bir ticaret yaşandığını kaydeden Şahin, AB’ye alınmayan Türkiye’nin aslında dolaylı olarak AB ülkesi olduğunu, çünkü Türkiye’de çok sayıda AB ülkesi yatırımcının fabrikası ve ürünleri ile ticarette başı çektiğini söyledi. Büyük potansiyeli olan AB-Türkiye ticaretindeki büyümeye engel olan vize probleminin faturasını Türkiye kadar AB’nin de ödediğini aktaran Şahin, ticaretin çok yönlü bir süreç olduğunu ve bu sürecin tıkanmaması gerektiğini son olarak özenle vurguladı.

Devamını oku

Trend olan