Takip Edin

Makale

Forklift Çatalı Üzerinde Menşesi Yazan Tek Marka: Vetter

Yayınlanma tarihi

-

İSG AÇISINDAN FORKLİFT ÇATALI NEDEN ÖNEMLİ

İş Sağlığı ve Güvenliği (İSG) açısından forklift çatallarının önemli olduğunu bilmeyen yok gibidir. Burada dikkat etmemiz gereken bazı parametreler bulunmaktadır.

Çataldaki ölçüler her zaman kapasiteyi belirlemez. Her zaman çatal ölçüsüne göre yeni bir ürünü teklif etmemeliyiz. Makinanın kapasitesine göre çatalı teklif etmeliyiz.

Çatal ölçüsüne göre hareket edersek kapasitesi düşük olan bir çatalı takmış olabiliriz. 5 tonluk bir makineye 3 tonluk bir çatal takmış olabiliriz. Bu da İSG olarak risklidir.

FORKLİFT ÇATALINDA ÖLÇÜ BİR PARAMETRE FAKAT ANAYASA DEĞİL

Reklam

Her zaman ölçüye göre değil çatalın üzerindeki kapasiteye göre hareket etmek gerekir. Ölçü, kapasiteyi belirlemiyor.

Satın almacı eğer ölçü ile ilgili bir satın alma yaparsa bir kaza, ölümlü bir durum olduğunda satınalmacı sorumludur.

Ama satınalmacı makinenin kapasitesine göre çatal talebinde bulunursa, getiren yanlış getirirse burada getiren sorumludur.

Ölçüye göre mi satınalma yapılıyor? Yoksa kapasiteye göre mi yapılıyor? Çatalın üzerinde yazılı olan kapasiteye her zaman dikkat etmek gerekir. Ölçü bir parametre ama anayasa değil. Burada can alıcı nokta çatalın üzerinde yazan kapasite.Makinanın hakkını verebilmek için makinanın kapasitesi ile çatalın üzerinde yazan çatal kapasitesinin uyumu önemli.

BEYAZ YALANLARA DİKKAT EDELİM

Reklam

. Burada satıcı firmaların da bazı beyaz yalanları bulunmaktadır ve bunlara da dikkat etmek gerekmektedir. Mesela marka Alman markası ama üretim yeri Çin.

Bu, Alman menşeili değil Çin menşeilidir. Buna dikkat etmek gerekmektedir. Çin malına İngiliz diyen de var. Bu marka bunu kendi ülkesinde üretmiyor, fason ürettiriyor, yüksek fiyatlardan pazarlıyorlar. Bunu Almanya’da yapamazlar, İngiltere’de yapamazlar. Bunu sadece bizim Türkiye’de yapabiliyorlar sebebi euro bazında satış yaptıkları için bunlara dikkat etmek gerekiyor.

 

Devamını oku
Reklam
Yorum Yaz

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Makale

ALPER KALAYCI ;ENERJİ ,TÜM DÜNYANIN EN ÖNEMLİ KONUSU HALİNE GELDİ

Yayınlanma tarihi

-

ENSİA, BİR PROJE DERNEĞİDİR

Kalaycı açıklamalarına şöyle devam etti: “ENSİA, 2016 Temmuz ayında derneğimiz kuruldu. 7 senemizi doldurmuş durumdayız. 2021 mart ayı itibarıyla da derneğin başkanlığını yürütüyorum. 2016 yılı Temmuz ayında “Türkiye’yi yenilenebilir enerji ve enerji verimliliği alanında ekipman, teknoloji ve proje üreten uluslararası bir merkeze dönüştürmek” vizyonu ile çıktığımız yolda, temiz enerji alanında ülkemizin en kapsamlı kümelenme adresi olma seviyesine ulaşmış durumdayız. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına doğru koşar adım ilerlerken, 100’e yaklaşan Kurumsal Üyelerimizle 50 bini aşkın insanımıza istihdam sağlıyoruz. Malatya’dan Mersin’e, Adana’dan Ankara’ya, Balıkesir’den İstanbul’a, Kocaeli’nden İzmir’e kadar; yurdumuzun pek çok kentinde faaliyet gösteren üyelerimiz; ülkemizin yenilenebilir ve temiz enerji yolculuğuna katkı koyuyor ve katma değeri yüksek üretimler gerçekleştiriyor. 105 kurumsal üyemiz var, 150’nin üzerinde toplam üyemiz bulunmaktadır.

 

Devamını oku

Haber

GAZETECİ AHMET DOĞAN YAZDI: GELİŞMEKTE OLAN BİR ÜLKE: TÜRKİYE

Yayınlanma tarihi

-

Çocuktum… Küçüktüm yani… Ufacıktım… Türkiye, ‘gelişmekte olan ülkeler’ arasındaydı. Gelişiyorduk. Sürekli gelişiyorduk. Sonra, rahmetli Turgut Özal’ı tanıdım. O zamanlar sadece TRT var tabii… Tonton Özal Amca’mız TRT’ye çıkıyordu. Eline, kalemini alıyordu. Dudaklarını şapırdatıyordu. Ve, ‘İcraatın İçinden’ programı ile ülkede ne var ne yok bir bir anlatıyordu.

Ülkede işler iyiydi… İnşaatlar dikiliyordu. Beton, demir fiyatları da güzeldi. İşler iyiydi sizin anlayacağınız. Eeee, koca inşaatlar dikildiğine göre işler hele bir iyi olmasındıydı…

 

Bir de Özal’ın buzdolabı hesabı vardı. Meşhurdu. Buzdolabıya bakarak işlerin iyi mi kötü olduğunu en iyi hesap uzmanından daha iyi hesaplayabiliyordu… Buzdolabı ekonomi korelasyonu… Ne kaaaa buzdolabı o kaaaa ekonomi…

Ha unutmadan yazmalıyım: Özal döneminde sürekli çağ atılıyorduk. Öyle çağ atlıyorduk, öyle çağ atlıyorduk ki… Atlaya atlaya bir hal olmuştuk… Sırıkla atlayanlar filan yanımızda esamesi okunmayacak türden sporculardı. Çağ atlamak bizden sorulurdu.

Reklam

Halk, zam üstüne zam yiyordu. Rahmetli Kemal Sunal’ın orta direk filmleri o dönemlerin eseridir. Yine stokçuluk üstüne Kemal Sunal en güzel komedi (hiciv) filmlerini o dönem çevirmişti. En azından ülkede film çevrilebiliyordu… (?)

Zamsalak olmuştuk… Ve Rahmetli Nejat Uygur’un ‘kazık gülü’ hepimizin aklındadır. İşte o kazık gülleri o günlerin eseridir…

Aradan uzun zamanlar geçti. Demirelleri gördük, Çiller, Mesut Yılmaz, Yıldırım Akbulut, Necmettin Erbakan, Ecevit (çok kısa) gördük.

Ve o küçük çocuk büyüdü. Büyüdü ve sorgulamaya başladı…Yıl oldu 2023… Cumhuriyetimizin 100. Yılı. İkinci yüzyıla merhaba dedik ülkece. Merhaba diyebildik mi sahi? Sosyal medya fenomenlerinin merhaba dediği kesin de vatandaşın pek merhaba diyecek hali de kalmamış gibi…

 

Reklam

Vatandaş doların, euronun 30 TL olduğu, benzin-mazotun 40 tl civarında seyrettiği

Ve o küçük çocukla beraber ülke de büyüdü. Gelişti. Ama gelişmekte olan ülkeler kategorisinden bir türlü sıyrılamadık. Ha bir de, o kadar geçen zamana rağmen gelişmekte olan ülkeler ligindeyiz. Bu kadar gelişmekte olmak da ne bileyim…

Bir düşünsenize dostlar!

3 tarafımız denizlerle çevrili ve fakat günün sonunda balık dahi yiyemiyoruz. Kişi başına düşen balık tüketiminde diplerdeyiz… Yoo, lüferden, somondan filan bahsetmiyorum. Bildiğiniz hamsi, istavrit yiyemiyoruz. Düz, istavrit yani… Düz hamsi… Balığın Karadeniz görmüş hali yani…

Bir düşünsenize dostlar!

Reklam

Ülkede peri bacaları var. Şafakta o canım seher vaktinde o güzelim bozkır rüzgarı ile balona binenler de var. Peki kim bunlar? Turistler… Biz peki? Biz de ağzımızı açıp balonlara bakıyoruz… Bu ülkenin asıl vatandaşları… Kaçımız balona binebildik? Bir balonun fiyatı ne kadar? 4 kişilik bir aile balona binmeye çalışsa sanırım bırakın maaşını oraya gömmeyi kredi çekmek durumunda kalır…

Haa, kredi demişken. En ufak banka bile yüzde 40-50-60 kar açıklıyor. Bu rakamların üstünde karlılık oranları da var. Marjinal doyum noktası… Ya da var olmanın dayanılmaz hafifliği mi desek, Türkiye’de banka olmanın dayanılmaz hafifliği mi desek? Ben bilemedim… Varın siz adını koyun…

Bir düşünsenize dostlar!

Pamuk, şekerpancarı, incir, fındık, buğday, mercimek, kavun, karpuz, üzüm vs. sizin topraklarınızda hayat buluyor. Siz ise saman ithal ediyorsunuz… Bildiğiniz saman… Düz saman yani…

Bir düşünseniz dostlar!

Reklam

Ya da boş verin dostlar düşünmeyin… Nasılsa bizim yerimize düşünen böyyüklerimiz var. Biz onlardan daha mı iyi bileceğiz. Di mi ama…!

Ahmet Doğan

TKU MAGAZİN

Devamını oku

Sektörel Gündem

SİSTEM AKÜLERİNE GENEL BAKIŞ

Yayınlanma tarihi

-

Günlük hayatta birçok alanda karşımıza çıkan piller, kimyasal enerjiden elektrik enerjisi üreten cihazlardır. Aynı zamanda bu enerjiyi depo eden ve taşınabilir bir şekilde kullanmamızı sağlayan güç kaynaklarıdır. Günümüzde artan enerji talebine karşın enerjiyi depo ederek büyük avantajlar sağlayan piller, kimyasal özelliklerine göre birincil piller ve ikincil piller olmak üzere ikiye ayrılmaktadırlar. Birincil piller, şarj edilemeyen pillerdir, başka bir ifadeyle içerisindeki kimyasal enerji tükendiği zaman şarj edilip tekrar kullanılamayan pillerdir. Bu pillere kuru piller de denilip, içerdikleri malzemeye göre adlandırılırlar. Çinko piller, alkalin piller gibi.. İkincil piller şarj edilebilir pillerdir. Kullanıldığı malzemeye göre adlandırılırlar. Nikel- Kadmiyum pil, lityum pil gibi.

1938 yılında Bağdat yakınlarında yapılan bir kazıda M.Ö.  250-650 yılları arasına ait olduğu tahmin edilen piller bulundu. Pillerin atası olarak bu BAĞDAT PİLLERİ kabul edilse de ilk pil 1800 yılında Alessandro Volta tarafından bulunmuştur.  1802 senesinde Dr. William Crucikhank seri üretime uygun bir pil tasarlar. Crucikhank; bakır ve çinko plakaları aynı boyutlarda kare biçiminde keserek uçlarından lehimledi. Daha sonra çimento ile sıvadı ve içini su ve asitle doldurdu. Daha sonra Humphry Davy, Londra Kraliyet Enstitüsünün kasasına bir pil yerleştirdi ve böylece yeni keşiflerin önü açıldı.Fakat en sonunda 1859 senesinde Gaston Plante isimli bir Fransız, şarj edilebilir pili icat etti ki bu sanayi çağının en büyük teknolojik devrimlerinden bir tanesiydi.

Piller özellikle otomobil piyasasındaki ilerleme ile birlikte çok değer kazanmışlardır. Pillerin giderek karmaşık sistemlere entegre edilmesi ve kapitallerinin büyümesi nedeniyle bu sayının trilyon dolarlara yaklaşacağı düşünülüyor. Bizim sektörümüzde ise yıllardır kullanılan bakım gerektiren, sulu, Deep cycle dediğimiz derin döngü  aküler bulunmaktadır. Bu aküler piyasada çok fazla değişik markalarda olmasına rağmen aşağı yukarı aynı özelliklere sahiptir.  6-7 saatlik çalışma sonucunda biten aküler 7-8 saatlik şarj süresinde dolar ve kullanıma hazır olurlar. Yaklaşık 900 kadar şarj döngüsüne sahiptirler.

Hızla gelişen teknoloji sektörümüzü de etkilemiş olup alternatif enerji kaynaklarına yöneltmiştir. Yapılan çalışmalar sonunda daha önce bilgisayarlarda ve cep telefonlarında kullandığımız Lityum-İyon içerikli yeni batarya grubunu oluşturuldu. İlk zamanlarda sadece golf arabalarında gördüğümüz bu sistem bazı platform markalarında direk olarak üretilmeye başlanmıştır. Ayrıca eski sistem akülerden bu sisteme geçiş süresi ise fazla zaman almamaktadır.

Hidrojen ve helyumdan sonra en küçük üçüncü atom olan Lityum, periyodik tabloda alkali metallerin yer aldığı 1A grubunda bulunur ve atom numarası 3’tür. 1A grubu elementlerinin özelliği, elektron verme ve pozitif yüklenme eğilimidir. Bu özelliklerin haricinde lityum, tüm metal elementleri arasında en büyük elektrokimyasal potansiyele ve ağırlık başına düşen fazla enerji yoğunluğu sahip olduğundan dolayı piller için kullanılabilecek en uygun elementtir.

Reklam

İSMET DURAN – ELEKTRİK&ELEKTRONİK TEKNİK ÖĞRETMENİ

Devamını oku

Trend olan