Takip Edin

Sektörel Gündem

ÜÇÜNCÜ ŞAHIS HASARLARI

Yayınlanma tarihi

-

Ömür Şeker- Helmet Sigorta ve Reasürans Brokerliği

Lojistik sektöründe faaliyette bunan firmaların en önemli risklerinden bir tanesi, faaliyetleri esnasında üçüncü şahıslara verebilecekleri muhtemel zararlardır. Bu zararlar, sevkiyatı gerçekleştiren araçlarla ya da operasyonel faaliyetler esnasında araçların haricinde meydana gelebilecek kazalarla ortaya çıkabilir. Elbette bu tür tazminatların ortaya çıkmasındaki en sık rastlanılan durum, sevkiyatın gerçekleştiren nakil vasıtalarının kazaya karışmasıdır. Nakil vasıtalarının kusurlu olarak karıştıkları kazalar sonucu üçüncü şahısların canlarına ve mallarına verecekleri zararlardan araç sahipleri sorumludur.

YAPILMASI ZORUNLU OLAN YA DA TERCİHEN YAPTIRILAN POLİÇELER

Karayolları dahilinde meydana gelecek bu zararların teminat altına alınması ile ilgili yapılması zorunlu olan ya da tercihen yaptırılan poliçeler vardır. Kara yolunda çalışan tüm motorlu araçların zorunlu trafik sigorta poliçelerini yaptırmaları gerekir, bu poliçe üçüncü şahıslara verilecek zararlarda ilk devreye girecek poliçedir. Teminat limitleri doğrultusunda karşı tarafın göreceği zararları sigortalının kusuru oranında öder. Ancak bu poliçenin limitleri maalesef bir çok durumda yeterli gelmemektedir. Ayrıca bu poliçe manevi tazminat taleplerini ve zarar gören tarafın gelir kaybı taleplerini karşılamaz. Talep edilen tazminatların trafik sigortalarından artan kısımları için araç sahipleri ihtiyari mali mesuliyet poliçesi düzenletebilir. Bu poliçe kasko poliçelerinin içerisinde alınabileceği gibi haricen bu poliçeleri düzenleyen şirketlerden de yaptırılabilir. Limiti poliçeyi talep eden araç sahibi belirler, karşılığında çıkan primi ödemeyi kabul ederse de poliçe düzenlenir. İhtiyari mali mesuliyet poliçesi manevi tazminat taleplerini de karşılayan bir poliçedir. Ancak manevi tazminat teminatının poliçeye eklendiği eklendiyse de hangi limitle eklendiği mutlaka kontrol edilmelidir.

ÜLKELERE GÖRE YAPILMASI GEREKEN POLİÇELER

Yurt dışına çıkan araçların ise çıktıkları ülkelere göre yaptırmak zorunda olduğu ve yaptırması tavsiye edilen poliçeler vardır. Özellikle Avrupa ya, daha doğrusu Yeşil Kart poliçesine üye şirketlere gidecek olan araçların Yeşil Kart poliçesi yaptırmaları zorunludur. Bu poliçe hangi ülkede tazminat ödenmesi gerekiyorsa o ülkenin zorunlu poliçesi kadar tazminatı öder. Yeşil Kart a üye olmayan ülkelerde ise ülkeye girerken, kısa süreli ülkeye ait zorunlu sigorta poliçesinin yaptırılması tavsiye edilir, bu ülkelerde de tazminat gerektiren durumlarda bu poliçe devreye girecektir. Bununla beraber üçüncü şahıslara verilebilecek zararlar tatbiki sadece araçlar la verilebilecek zararlar değildir. Bir emtianın yükleme ,boşaltma operasyonu esnasında yaşanabilecek bir kaza sonucunda da üçüncü şahısların mallarına ya da canlarına zarar verilebilir.

SADECE POLİÇEYİ YAPTIRMAK YETMİYOR

Vinç ile yapılan bir yükleme işlemi esnasında emtia bir aracın ya da bir kişinin üzerine düşebilir ve zarar verebilir, bu durumda üstte bahsettiğimiz poliçelerin hiçbiri devreye girmeyecektir. Böyle bir zararın karşılanabilmesi için düzenlenmesi gereken başka poliçeler vardır. Bu tazminatlar özel olarak bu zararları karşılayacaklarını açıkça kabul ederek düzenlenmiş üçüncü şahıs sorumluluk sigorta poliçeleri ile ya da tüm faaliyetlerin teminat altına alındığı paket sorumluluk sigortaları içerisinde ayrıca tazminat bedeli tespit edilerek teminata dahil edilebilir. Düzenlenecek poliçelerin, özelliklede ihtiyari olarak düzenletmek istediğiniz poliçelerin teminat limitlerini mümkün olduğunca yüksek tutmak, teminat içeriğini inceleyerek alınabilme ihtimali olan tüm teminatların alındığından emin olmak, muafiyet kısımlarını dikkatlice incelemek, çok önemlidir. Sadece poliçeyi yaptırmış olmak karşılaşacağınız tüm tazminat taleplerinin karşılanması anlamına gelmeyecektir. Taleplere yetecek teminatınızın olup olmadığı ya da talebin karşılığı teminatın poliçe içerisinde dahil edilip edilmediği konusu, poliçeyi düzenlemiş olmaktan daha önemlidir. Unutmayın özellikle de bu tür poliçelerde bugün ödeyebileceğiniz primler yarın sizi ödeyemeyeceğiniz tazminatlardan kurtaracaktır.

Hepinize bol kazançlı kazasız günler dilerim.

Devamını oku
Yorum Yaz

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sektörel Gündem

Manliftlerde Lityum Akü Dönemi: Avantajlar ve Dezavantajlar

Yayınlanma tarihi

-

Günümüzde inşaat, bakım ve lojistik sektörlerinde yaygın olarak kullanılan personel yükseltici platformlar (makaslı platformlar, eklemli platformlar, dikey platformlar vb.), teknolojik gelişmelerle birlikte daha verimli ve sürdürülebilir hale geliyor. Bu dönüşümün en önemli parçalarından biri ise lityum iyon (Li-ion) akü teknolojisi.

Geleneksel kurşun-asit akülere kıyasla daha uzun ömürlü, hızlı şarj olabilen ve bakım gerektirmeyen lityum aküler, birçok platform üreticisi tarafından tercih edilmeye başlandı. Sektörde bu teknolojiyi benimseyen firmalar arasında Trojan Battery ve Anko Enerji gibi önemli üreticiler yer alıyor. Özellikle Anko Enerji, manlift sistemleri için lityum akü dönüşüm ve enerji çözümleri sunarak işletmelere verimlilik ve maliyet avantajı sağlıyor.
Ancak lityum akülerin avantajları kadar, dikkate alınması gereken bazı dezavantajları da bulunuyor. İşte personel yükseltici platformlarda lityum akü kullanımının öne çıkan artıları ve eksileri:

Lityum Akülerin Avantajları
1. Daha Uzun Ömür
Lityum aküler, kurşun-asit akülere kıyasla 3 ila 5 kat daha uzun ömürlüdür. Ortalama 2.000 ila 5.000 şarj döngüsü sunarak, işletmeler için daha az değiştirme maliyeti anlamına gelir.

2. Daha Hızlı Şarj Süreleri
Lityum aküler, geleneksel akülere kıyasla çok daha kısa sürede şarj olur. Bu özellik, platformların daha kısa sürede kullanıma hazır hale gelmesini sağlayarak iş verimliliğini artırır.

3. Kısa Süreli Şarj İmkanı
Kurşun-asit aküler, tam şarj olmadan kullanıldığında ömürlerini kısaltabilir. Ancak lityum aküler bu sorunu yaşamaz. Örneğin, 1 saatlik öğle molasında bile şarj edilebilir ve kullanım ömrüne zarar vermeden çalışmaya devam edebilir.

4. Daha Hafif ve Kompakt Yapı
Lityum aküler, aynı kapasitedeki kurşun-asit akülere göre daha hafiftir. Bu da personel yükseltici platformların taşınmasını ve manevra kabiliyetini artırır.

5. Bakım Gerektirmeyen Kullanım
Lityum aküler, su ekleme veya düzenli bakım gerektirmez. Bu özellik, bakım maliyetlerini ve iş gücü ihtiyacını azaltarak işletmelere büyük avantaj sağlar.

6. Çevre Dostu Teknoloji
Kurşun içermeyen yapıları sayesinde çevreye daha az zarar verir ve geri dönüştürülebilir malzemeler içerir. Bu da işletmelerin sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlar.

Lityum Akülerin Dezavantajları
1. Yüksek Maliyet
Lityum akülerin başlangıç maliyeti, kurşun-asit akülere göre daha yüksektir. Ancak uzun vadede daha uzun ömür, düşük bakım gereksinimi ve enerji tasarrufu sayesinde bu maliyet dengelenebilir.

2. Soğuk Havalarda Performans Kaybı
Düşük sıcaklıklarda, lityum akülerin şarj alma süresi uzayabilir ve performans kaybı yaşanabilir. Soğuk hava koşullarında verimliliği koruyabilmek için özel ısıtma sistemleri gerekebilir.

3. Yangın Riski
Lityum iyon aküler, delinme veya aşırı ısınma durumunda yangın riski taşıyabilir. Ancak günümüzde gelişmiş güvenlik sistemleri sayesinde bu risk büyük ölçüde minimize edilmiştir.

Lityum Akülerle Geleceğe Yatırım
Sektörde lityum akü kullanımı giderek yaygınlaşırken, daha uzun ömür, yüksek verimlilik ve çevre dostu yapısıyla işletmeler için cazip bir alternatif haline gelmiştir. Ancak yüksek yatırım maliyeti ve soğuk hava koşullarındaki performans düşüşü gibi dezavantajları göz önünde bulundurulmalıdır.

Lityum akü teknolojisi, uzun vadede hem maliyet hem de operasyonel verimlilik açısından önemli kazançlar sunarak personel yükseltici platformlarda yeni bir dönem başlatıyor.
Lityum akülerle donatılmış platform üreticilerinin sunduğu çözümler ve toplam sahip olma maliyetleri değerlendirilerek doğru yatırım kararları alınabilir.

Devamını oku

Sektörel Gündem

Sanatın Gücü, Çocukların Hayal Gücü: İstanbul Vinç Resim Yarışması

Yayınlanma tarihi

-

İstanbul Vinç, yalnızca sektörel çözümler sunmakla kalmayıp topluma değer katan projelere imza atıyor. Bu yıl ilk kez düzenlenen çocuk resim yarışması, genç yeteneklerin hayal gücüne dokunarak sanata olan ilgilerini artırmayı ve özgün bakış açılarını desteklemeyi hedefledi. Yarışmanın teması “İstanbul Vinç Güvenle Yükseliyor” olarak belirlendi.

Yarışmaya Katılım ve Çalışmalar
Türkiye genelindeki tüm İstanbul Vinç şubelerinden katılım sağlanan yarışmada, çalışanların çocukları kendi gözlerinden İstanbul Vinç’i resmetti. Katılımcılar arasında, gökyüzüne yükselen makineler ve güvenli çalışma ortamlarını yansıtan çeşitli eserler dikkat çekti. Her bir çalışma, şirketin birlikteliğini pekiştirirken çocukların hayal gücünü ortaya koydu.

Jüri Değerlendirmesi ve Kazananlar
Jüri üyeleri, eserleri yaratıcılık, teknik uygulama ve temaya uygunluk kriterlerine göre titizlikle değerlendirdi. Kazananlar şu şekilde belirlendi:
Eyüp Kaan Deveci: İstanbul Vinçi rengarenk hayal dünyasında başarılı bir şekilde konumlandırdı.
Ebrar Duru Kaya: “İstanbul Vinç Güvenle Yükseliyor” temasını yansıtan çalışması büyük beğeni topladı.
Ebubekir Gümüş: İstanbul’un detaylarına öncelik veren çalışması ile fark yarattı.

İstanbul Vinç Pazarlama Müdürü Işıl Bilgin, sosyal medya üzerinden yaptığı değerlendirmede, yarışmanın hem çocuklarımızın sanat yeteneklerini ortaya çıkarmada hem de şirket içindeki birlikteliği güçlendirmede önemli bir rol oynadığını vurguladı. Bilgin, “Bu yarışma, geleceğimizin sanatçılarına ve liderlerine ilham veren, sosyal sorumluluk bilincimizi pekiştiren anlamlı bir adım. Çocuklarımızın hayal gücünü desteklemek, İstanbul Vinç ailesi olarak en büyük gurur kaynağımız” ifadelerini kullandı.

Sosyal Sorumluluk ve Gelecek Vizyonu

Yarışma, İstanbul Vinç ailesinin bir parçası olan çalışanların ve ailelerinin katılımıyla, şirket içindeki birlikteliği ve sosyal sorumluluğu pekiştirdi. Her katılımcının emeğine verilen değeri göstermek amacıyla tüm çocuklara D&R hediye kartları takdim edildi. Şirket, bu etkinliği önümüzdeki yıllarda geleneksel bir hale getirerek, sanatı, yaratıcılığı ve çocukların gelişimini desteklemeye devam etmeyi planlıyor.

Sanat, hayal gücüyle yükseklere ulaşır. İstanbul Vinç, sadece makinelerini değil, çocukların hayallerini de geleceğe taşıma misyonunu gururla sürdürüyor.

Devamını oku

Sektörel Gündem

İMİAD Başkanı Görkem Durmuş: ” Tavrımız Net Olmalı”

Yayınlanma tarihi

-

İstif Makinaları İş Adamları Derneği (İMİAD) Başkanı Görkem Durmuş TKU Magazin Dijital Dergisine verdiği röportajda Forkliftlerde emisyon sistemlerinin iptalinin, ayıplı mal, hukuki sorumluluk ve gelecek nesillere zararı ile ilgili söylememizde önemli konulara vurgu yaptı.

Forklift sektöründe giderek yaygınlaşan ve büyük tehlike arz eden bir durumla karşı karşıya olduğunu belirten Durmuş, “Emisyon sistemleriyle oynanmış, DPF’si (Dizel Partikül Filtresi) iptal edilmiş, AdBlue sistemi devre dışı bırakılmış makineler piyasaya sunuluyor. Bazı satıcılar daha az bakım maliyeti vaadiyle bu sistemleri iptal ederek kullanıcıya ‘avantaj’ sağladığını iddia ediyor. Oysa bu makineler, fabrika çıkışı teknik standartlara uygun olmadığı için ‘ayıplı mal’ statüsündedir ve hukuki yaptırımlara tabi olduğunu” söyledi.

 

DPF ve AdBlue Neden Önemlidir?
Modern forkliftlerde yer alan DPF, EGR ve AdBlue sistemleri, motorlu araçlardan kaynaklanan zehirli gazların doğaya salımını önlemeye yönelik hayati parçalardır. İfadesini kullanan Durmuş, “Bu sistemler sayesinde karbon monoksit, azot oksit gibi insan sağlığına zararlı gazlar minimize edilir. Özellikle kapalı alanlarda çalışan forkliftlerde bu sistemlerin işlevi, doğrudan işçi sağlığını ilgilendiren bir konudur.”

İş Kazaları ve Hukuki Sorumluluk
Emisyon sistemleri devre dışı bırakılmış makineler, kapalı ortamlarda ciddi iş kazalarına yol açabilir. Zehirli gaz solunumu nedeniyle bayılmalar, solunum hastalıkları ve uzun vadeli sağlık problemleri yaşanabilir. Bu tür durumlar meydana geldiğinde makine sahibi ve işveren doğrudan sorumludur ve ağır cezalarla karşılaşabilir. Ayrıca bu makineler, iş güvenliği yönetmeliklerine de açıkça aykırıdır.

Emisyonla Oynamak Sadece Teknik Bir Müdahale Değil, Aynı Zamanda Hukuki ve Ahlaki Bir Sorun
Emisyon sistemleriyle oynamak yalnızca teknik bir müdahale değil; aynı zamanda hukuki, ticari ve ahlaki sorumlulukları da beraberinde getirir. Bu tür müdahalelerle şirin görünmeye çalışan bazı satıcılar, aslında kullanıcıyı uzun vadede çok daha büyük risklerle baş başa bırakmaktadır. Bugün düşük bakım masrafı için yapılan bu tercihler, ileride cezalar, iş kazaları ve itibar kaybı olarak geri döner.

Sektör Olarak Tavrımız Net Olmalı

Bu tür uygulamaların yaygınlaşması yalnızca bireysel bir sorun değil; sektörümüzün geleceğini de tehdit eden bir durumdur. Satıcılar bu tarz makineleri satıştan men etmeli, servis noktaları bu sistemlerin iptaline aracı olmamalıdır. Aksine, sektördeki teknik ekiplerin emisyon sistemlerini doğru şekilde tanıması ve arızalarını çözebilmesi, mesleki gelişim adına önemli bir adımdır.

“Gelecek Nesillere Karşı Sorumluluğumuz” Diyerek Sorumluluk Bilincini Vurguladı
Unutulmamalıdır ki emisyon sistemleri yalnızca bugünü değil; yarını da korur. Hava kirliliğiyle mücadele, iklim değişikliğinin önlenmesi ve çevre dostu üretim anlayışı, sadece bireylerin değil; sektörlerin de sorumluluğundadır. Bugün yapılan bir müdahale, gelecekte çocuklarımızın soluduğu havayı etkileyebilir. Bu nedenle gelecek nesillere karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmeliyiz.

Sonuç olarak: “Forkliftlerde DPF, EGR ve AdBlue gibi emisyon sistemlerinin devre dışı bırakılması; hukuken suç, ticari olarak risk, çevre açısından ise büyük bir tehdittir. Tüm sektör paydaşlarının bu konuda bilinçlenmesi, kendi makinelerinde ve müşterilerine sundukları ürünlerde bu tür uygulamalara karşı tavır alması, hem sektörümüzün saygınlığı hem de insan sağlığı için elzemdir.” dedi.

Devamını oku

Trend olan