Takip Edin

Özel Haber

TİBET MAKİNA YERLİ ÜRETİM DESTEKLENİRSE ‘MADE IN TURKEY’ DAMGASINI TÜM DÜNYAYA VURURUZ

Yayınlanma tarihi

-

Tibet Makina

Tibet Makina Genel Müdürü Tibet Arbak, disiplinli çalışarak global markalar çıkarabileceğimizi ve ‘Made In Turkey’ damgasını tüm dünyayay vurabileceğimizi ifade ediyor.

Yerli üretimin neden desteklenmesi gerektiğini, sektördeki gelişmeleri, Tibet Makine’deki son durumu Tibet Makina Genel Müdürü Tibet Arbak ile konuştuk.

GLOBAL ANLAMDA MARKASINI DUYURMUŞ KONUMA GELDİK

Tibet Makine olarak faaliyetlerinizden bahseder misiniz?

Tibet Makine, ilk başlarda iş ve inşaat makinaları kaldırma makinalarına yönelik önemli parçalar üretti. Kule dönüş dişlileri büyük çaplı parçalar bunlardan bazılarıdır. Daha sonra rüzgar sektörü ve savunma sanayine girdik. Şu anda savunma sanayinde kendimize geliştirdiğimiz know haw’ı ile birlikte dünyadaki 2 know haw’dan birtanesiyiz. Global anlamda da markasını duyurmuş bir firma durumuna geldik. Savunma sanayinde de dünyada 2 büyük firmadan birtanesi konumundayız.

Reklam

TÜM DÖNEN HER ŞEYDE TİBET MAKİNA’NIN ALÜMİNYUM YATAKLARI VAR

Şu anda gerçekleştirmiş olduğunuz projelerden basedebilir misiniz bizlere?

Savunma sanayinde imalatı yapılan tüm dönen her şeyde Tibet Makina’nın alüminyum yatakları var.

BİR ANLAMDA TÜRKİYE’Yİ KORUYORUZ DİYEBİLİRİZ

Türkiye’yi Tibet Makine koruyor diyebilirmiyiz bu durum için?

Reklam

Yani bir anlada öyle diyebiliriz. ASELSAN, ROKETSAN, Fırtına Obüsleri, Altay Tankı yani aklınıza gelebilecek Türkiye’de üretilen yerli üretimdeki tüm şeylerin parçaları Tibet Makine’den çıkıyor.

Tibet Makine olarak yerli üretimin öneminden bahseder misiniz?

Kendi ayaklarınızın üzerinde durabilmeniz için üretiyor olmanız lazım. Bunu da tabi kendi ülkenizde üretiyor olmanız lazım. Mükün olduğunca çok dışa bağımlı olmadan yerli malzeme ile üretiyor olmanız lazım. Ürettiğinizi de sadece kendi ülkenizde değil, yabancı ülkelere de satabilmeniz lazım. Bunun için de çok iyi bir teknolloji geliştirip kendinize bir marka yaratmanız ve bu markayı da yurt dışında bir Türk markası olarak ıspatlamanız lazım. Biz, bugüne kadar uzun yıllar boyunca hep Türkiye’de alt yüklenici olarak çalıştık. Otomotiv sektörlerine çok iyi işler yaptık. Baktığınız zaman dünya otomotiv devlerine çok büyük oranda ürün veriyoruz. Biz Türkiye’de hala bir tane araba üretemedik. Bunun nedeni ise bizim bugüne kadar Ar-Ge’ye, mühendisliğe ve insana yatırım yapamamamızdır. Sadece bizim önümüze hazır konulanı yaptık. Verdiler, teknik resmi biz ürettik. Ama iş bu değil…

 

TAŞERONLUKTAN KURTULUP DÜNYA PİYASASINA ÇIKMALIYIZ

Reklam

Biz böyle yaparsak taşeron firma olmaya devam ederiz. Kendi ürünlerimizi, kendi markalarımızı yaratıp dünya piyasasına çıkmalıyız. Bunun en güzel örneği Kore’dir. Türkiye ile aynı zamanda otomotiv sektörüne girmiştir. Fiat’tan aldığı kalıplar ile birtakım araçlar üretmiş, daha sonrasında KİA fabrikasını kurmuştur. Arkasından Samsung markasını oluşturmuştur. Samsung da, Hundai de üretiyor.  İnanılmazlar… Güney Kore’nin birçok markası var. Uzak Doğu pazarına baktığınız zaman Güney Kore, pazarın erişilemez lideri konumunda. Dünya çapına baktığınızda çok ciddi firmaları var. Niye? Çünkü artık onlara verilen lisansla değil; kendi mühendisliği ile, kendi Ar-Ge’si ile, kendi tasarımları ile bir şeyler yaptı. Aynı zamanda ağır sanayiye baktığınız zaman Güney Kore, makine imalatında dünyada lider ülkelerden bir tanesi. Tersanelere, gemi üretimlerine baktığınızda da aynı şekildeki Kore’nin geçmişi ile Türkiye’nin geçmişi bir biri ile çok paralel gidiyor. Onlar da çok büyük savaştan çıkıyorlar. Fakirlik, yoksulluk görüyorlar. Yılmadan devam ediyorlar. Bizim de dünya piyasasına çıkmamız gerekiyor. Şu anda ucuz ülke denilen ülkeler, daha düşük kalite ürün üretiyorlar ama onlar da yatırımlarını yenileyip aynı kaliteyi yakaladığı zaman siz bu sefer ortada kalıcaksınız. Çünkü ürettiğiniz şeyin üzerindeki tek şey kendi yapabildiğiniz tasarım ve üretim olacaktır.

KENDİ MÜHENDİSLİĞİMİZİ VE AR-GE’MİZİ YAPMALIYIZ

Türkiye’de yerli üretim nasıl gelişir, yerli üretimin geleceğini nasıl görüyorsunuz?

Türkiye’de yerli üretim; çok iyi bir mühendislik ve Ar-Ge alt yapısı ile gelişir. Bunun çok basit örnekleri var. Biz, dünyanın eskiden en çok tişört satan ülkesi idik.  Bütün dünya markalarına tişört satıyorduk. 1 tişört 1 dolar bile değildi. Ama gırla gidiyordu. Bizde bizim tekstil sektörümüz şöyle iyi böyle iyi diyorduk. Şimdi ne oldu? Vietnam yapıyor, Kamboçya yapıyor. Hem de sizin yarı fiyatınıza yapıyor. Artık Türkiye’de yapılan tişörtler ucuz tişört olmadı. Artık türkiye tişört satamıyor. Kendi ülkemize satıyor. Ya da çok büyük firmalara, çok kaliteli ürün satıyor. Ama bunun da sonu gelecek. O yüzden artık biz kendi markamızı, kendi mühendisliğimizi yapacağız. Kendi Ar-Ge’mizi yapacağız.

BİR OLALIM, İRİ OLALIM, DİRİ OLALIM…!

Reklam

Yerli imalatçılar birlik olabiliyor mu?

Çok ciddi sorunlarımız var. Yıllar önce Türkiye’nin sektörel dış ticaret firmalarının bir tanesinin kurucu ortağı idim ve yönetim kurulundaydım. Her üretimi bir kişinin yaptığı toplantımızda bir iş makinesini oluşturacak kompanentlerin  yapıldığı bir gruptuk. Amacımız da dünya lideri firmalara gidip, ‘biz bu üretimlerin tamamını yapabiliyoruz’ demekti. Yapılan görüşmeler çok güzel geçiyordu. Konuşmalar harikaydı, teklifler harikaydı. Adamlar dediler ki kalite… O zaman ben de dedim ki; çoğu kişinin kalite belgesi yok. Bir tane şirkete kalite belgesi alalım, bütün şirketler ortak bir tane test labaratuvarı yapalım, herkes tek tek yapacağına maliyeti bölüşelim. Ondan sonra bütün ürünler oradan onaylanıp çıksın. Ve maalesef ki maalesef burada ismini vermek istemediğim bir yabancı global şirkete 10 liraya teklif verdiğimiz yere; bizim ortağımız şirket gidip arkadan ben size bunu 9.5 liraya yaparım dedi. Karşınızda dünya devi firmalar olunca bu tür hareketler karşısında direkt sizinle ilişkiyi kesiyor. Daha bunlar kendi içerisinde dürüst değiller diye size anında notunu veriyorlar. Maalesef böyle bir deneyimimiz de oldu. Türkiye’de de özellikle kaldırma ve taşıma kısmında bakıyorsunuz vinç işletmecileri inanılmaz bir rekabet içerisindeler. Bu rekabetten ötürü  inalımaz fiyatlara işler yapılıyor. Kimse kar etmiyor, herkes zarar ediyor. Böyle bir ticaret yapısı olmaz. Bir araya gelip belirli bir fiyat politikası oluşturup bunu herkese kabul ettirmek gerekiyor. Bizdeki mantık ve algı tamamen şu: “Sen bu işi kaç paraya yaptın? 5 lira… Tamam, ben 4.5 liraya yaparım, o diyor ben 3.5 liraya yaparım.” Hiçbir maliyet hesaplamadan, hiçbir şey yapmadan çoğu firma bu yüzden ayakta kalamıyor. Biraz ticaret bakışımızı değiştirmemiz gerekiyor. Hiçbir zaman unutmamalıyız ki birlikten kuvvet doğar. Birlikte daha güçlüyüz.

DERNEKLER, SEKTÖRLERE FAYDA SAĞLIYOR

Bu birlikteliği sağlamak için birkaç tane dernek kuruldu. Bu dernekler birlikteliği sağlar mı?

Sağlar tabii ki… Özellikle bu tür derneklere baktığınız zaman, mesela VİNÇDER’e baktığınız zaman,  VİNÇDER’in içine baktığınız zaman sektörde önemli işler başarmış firmalar var. Şimdi bu firmaların tecrübelerini diğer firmalara aktarması, onlara yol göstermesi çok önemli bir şey. Bu tür kurumların faydalı olacağına inanıyorum.

Reklam

HAYIFLANMAK YERİNE GELECEĞE ODAKLANMALIYIZ

Yerlileşmek için çok mu geç kaldık, yolun başında mıyız, tam olarak neresindeyiz?

Aslında çok geç kaldık. Şu anda geç kaldığımız bölüm için yapacağımız bir şey yok. Yapmamız gereken ileriye bakmak. Yapacağımız tek şey ise kaybettiğimiz zamanı nasıl telafi ederiz diye hesap yapmak. Ve hedefe nasıl daha hızlı yürürüz ona bakmamız lazım. Geri dönüp vah vah biz çok geç kaldık diye ağlamanın hiçbir anlamı yok. Biz, bu arayı nasıl kapatırız, daha hızlı nasıl reaksiyon alırız, bunlara bakmalıyız. Herkesin Ar-Ge’sini ve mühendislik alt yapısını güçlendirmesi gerekiyor.  Teknolojiyi çok yakından takip etmesi gerekiyor.  Buna yatırım yapması gerekiyor.

ESKİ MESLEK LİSESİNİN KALİTESİ İLE ŞUANKİ MÜHENDİSLİK FAKÜLTESİNİN KALİTESİ BİLE BİR DEĞİL

Sizce sektörel anlamda verilen eğitim yeterli mi?

Reklam

Meslek lisesi mezunu olan birisi olarak söylüyorum; bir kere eğitim hiç yeterli değil. İzmir motor teknik lisesi mezunuyum. Haftada 8 saat teknik resim dersini, 3 sene boyunca gördüm. Şimdi üniversitelere baktığımız zaman üniversitelerde haftada 1 saattir. Teknik lisede termodinamik dersi vardı. Liseye baktınızda 1 yıl boyunca termodinamik dersi aldık. Fakat bu süre üniversitede daha azdı. Yani şimdi eski meslek lisesinin kalitesi ile şu anki mühendislik fakültesinin kalitesi bile bir değil…

MESLEK LİSELERİNE ÖYLE BİR MUAMELE YAPTILAR Kİ…!

Çünkü meslek liselerine öyle bir muamele yaptılar ki… Meslek lisesine gideceksin de ne olucak… Ama bizim zamanımızda öyle değildi. Derlerdi ki meslek lisesine git üniversiteyi kazanırsan devam edersin, ama kazanamazsan da elinde mesleğin olur. Ve benim dönemimden çıkan arkadaşlarımın aşağı yukarı % 80’i mesleği yapıyor. Çoğu Türkiye’deki üst düzey firmalarda yönetici bir çoğu… Bizim okuduğumuz lisede öğretmen…  Kimileri öğretim görevlisi oldu. Böyle bir potansiyeli vardı okulun. Şimdi  meslek lisesinden çıkıyor çocuk,  ne yapacaksın; bir tane takside çalışırım, şoförlük yaparım. Neden elimi kirleteyim diyor. Artık insanlarda öyle bir şey oldu ki çocuğum yorulmadan para kazansın algısı yaygınlaştı. Aman elim kirlenmesin…  Alsancak’ta ofiste oturup çalışsın. Fakat her yer Alsancak değil… Herkes Alsancak’ta oturursa diğer işleri kim yapacak? İşte o yüzden de bu zihniyetin değiştirilmesi gerekiyor.

TUREB KONGRESİ DAHA İYİ YERLERE GELECEK

TUREB Kongresi’nin bu yılki sempozyumu hakkında neler söylemek istersiniz?

Reklam

İçerik olarak baktığını zaman sonuçta sektör belli, konuşulacak konular belli… Fakat özellikle bu sene yerli üretime, yerlileşmeye olan ilgi ve alaka daha büyük. Aslında baktığınız zaman gün çektikçe  geçmişten günümüze doğru bakınca kendi kalitesinin üzerine kalite koyarak yola devam ediyor.  Daha iyi yerlere geliceğine de inanıyorum.

Rüzgar elektirik santrallerinin sektöre kattığı ivmeden bahseder misiniz?

 

İlk başlarda firma yurt dışından geliyordu, tirbünü buraya kuruyordu, parasını alıyordu ve gidiyordu. Bunun Türkiye’ye bir katkısı olmuyordu. Şimdi baktığınız zaman firmalar; kanadı burada üretelim, kuleyi burada yapalım demeye başladı. Türkiye’de yavaş yavaş tedarik zinciri oluşmaya başladı. Bunun haricinde yıllar önce kurulmuş tirbünlerin kompanentleri eskiyor bunların yerine yenilerini koyulacak. Ama bununla ilgili servis, yedek parça vs gibi konularda firmalar muhatap aramaya başlıyor. Bu da yerli üretici için bir fırsat. Bu yüzden bu hareketlenme çok güzel. Firmalara baktığınız zaman bu potansiyeli gören firmalar Türkiye’de üretim yaptırmaya başladı. Bu da işin güzel tarafı…

Dışarıdan yatırımcı çekebiliyor muyuz bu konuda?

Reklam

Şu anki ekonomik duruma baktığınız zaman biraz zor. Dışarıdan herkes ön yargı ile bakıyor. Bu ön yargıyı kırmakiçin kendimizi doğru anlatmamız gerekiyor. Mesela ENERKON’un Türkiye’de bu kadar çok yatırım yapmasının nedeni ENERKON’un Türkiye’de çok eski bir geçmişinin olmasından kaynaklanıyor. Türkiye’yi çok yakından tanıyan bir firma… ENERKON’un kendi içerisindeki ekibin Türkiye için bir şeyler yapmaya uğraşan iyi bir ekip olması da burada bir diğer etkendir.

KENDİMİZİ DOĞRU ANLATMALIYIZ

Kendimizi çok iyi bir şekilde anlatmamız lazım. Ben, yıllardır söylüyorum. Turizmde tanıtım demek gidip stant açıp, lokum dağıtıp, adamın kafasına fes takıp, fotoğraf çektirmek demek değildir. Bunu ısrarla yaptığımız için turizm gelişmedi. Bugün Yunanistan’a baktığınızda ne kadar turist çektiğini göreiliyorsunuz. Yurt dışından gelen müşterilerimiz İzmir’i, gençlerimizi görünce; ‘Türkiye’yi biz böyle medeni, uygar, gelişmiş bir yer ıolarak bilmiyorduk’ diyorlar. Özellikle eğitime bakış açımızı değiştirmemiz lazım. Türkiye’ye  nitelikli eleman yetiştiren okulları kurmamız lazım. Evet, üniversite mezunu gençlerimiz çok, doğru ama 1 milyon tane her sene hiçbir şey öğrenmemiş üniversite mezunu mühendis çıkıcağına 500 tane iyi mühendis çıkarmalıyız. O diğer 500 tane ise iyi bir teknisyen olsun.  O zaman işler daha kolay yürür.

TİBET ARBAK KİMDİR?

1969 izmir doğumluyum. İzmir Motor Teknik Lisesi, daha sonrasında Kocaeli Mühendislik Fakültesi’ni bitirdim. Daha sonra 1 sene kadar lisan için yurt dışında bulundum. Sonrasında geldiğimde aile şirketimiz olan şirkette çalışmaya başladım. Meslekteki tecrübem 30 yıl kadar oluyor. Okul yıllarımda da şirkette çalışıyordum. Geldikten sonra şirkette farklı bir vizyon, farklı bir misyon çizerek şu anki imalatımızı yaptığımız konuya yöneldik. Sadece bu işe focuslandık ve kendimize bu işi seçtik. Türkiye’de de bu alanda ilklerden birtanesi durumundayız.

Reklam

 

Devamını oku
Reklam
Yorum Yaz

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haber

KALİTELİ İNSAN KAYNAĞIMIZ İLE MÜŞTERİLERİMİZİN ‘NAKLİYECİSİ’ DEĞİL, ‘ÇÖZÜM ORTAĞI VE SEKTÖREL DANIŞMANI’YIZ

Yayınlanma tarihi

-

Balkan ülkelerine parsiyel ve komple lojistik hizmetleri sunan Kare Lojistik, insan kaynağına yatırım yapmaya devam ediyor. Kaliteli insan kaynağının her zaman kazandırdığına vurgu yapan Kare Lojistik’in Genel Müdürü Berk Yalçınkaya, “Kendimize ve müşterilerimize duyduğumuz saygıdan dolayı işimize sürekli yatırım yapıyoruz. En büyük yatırımı da insan kaynağına yapıyoruz. Yatırım odaklı bir firma olarak ülkemize katma değer üretmeye devam edeceğiz” dedi.

Profesyonel iş dünyasında insan kaynakları, verimliliği artırmadaki en önemli değerlerin başında geliyor. Kaliteli insan kaynağı ve operasyonlarındaki başarıları ile ön plana çıkan Kare Lojistik, insan kaynağına yatırım yapmaya devam ediyor.

 

KURUMLARIN “NAKLİYECİSİ” DEĞİL, ONLARIN “ÇÖZÜM ORTAĞI VE SEKTÖREL DANIŞMANI”

Balkan ülkelerine parsiyel ve komple lojistik hizmetleri sunan Kare Lojistik, yatırım odaklı bir firma olarak ön plana çıkıyor. Kare Lojistik’in Genel Müdürü Berk Yalçınkaya, “Firma olarak insanı en büyük değerimiz olarak görüyoruz. İnsana ve insana dayalı tüm süreçlere yatırım yapıyoruz. Ben, iş yaşamıma sektörün en alt kademesinde başladım. Depodan tutun da operasyona, muhase&finanstan tutun da kademeye (tamirhane) kadar tüm süreçleri öğrendim ve hala öğrenmeye devam ediyorum. Bir firma yöneticisinin bence tüm bu süreçleri öğrenmesi, kendini geliştirmesi ve oradaki operasyonu birebir deneyimlemesi gerekiyor. Bu deneyimlemelerim bana öngörülü, disiplinli ve çalışkan olmayı öğretti” dedi. Yalçınkaya, müşterilerine kesintisiz hizmet sunan Kare Lojistik’in hizmet sağladığı kurumların “nakliyecisi” değil, aynı zamanda onların “çözüm ortağı ve sektörel danışmanı” olarak 1990 yılından beri aile şirketinin en önemli ilkesi ile önemli işlere imza attığını da söyledi.

Reklam

DOĞRU YERE DOĞRU İNSAN

 

Lojistikte hız kavramının en önemli parametrelerden biri olduğunu ifade eden Yalçınkaya, “Doğru yere doğru insan felsefesi ile hareket ediyoruz. Operasyonlarımızın sağlıklı yürüyebilmesi için doğru insanın ekibimizde olması gerekiyor. Bizde sen-ben diye bir ayrım yok. Biz kavramı var. Büyük bir operasyon yapacağımız zaman ekipçe bir araya gelir ve kriz ortamları dahil, takım ruhunu ortaya çıkarırız. Bu şekilde dayanışma içinde olmamız hızlı olmamızı beraberinde getiriyor” dedi. Kare Lojistik’te gece gündüz profesyonel bir çalışmanın olduğuna dikkat çeken Yalçınkaya, “Doğru zamanda doğru yerde olmayı kendimize felsefe edindik. İhracatçı ve ithalatçı arasında en doğru iletişimi sağlayarak sevkiyatı ithalatçının fabrikasına kadar teslim ediyoruz. Müşterilerle aynı dili konuşuyoruz. Operasyonun her aşamasında müşterilerimizin beklentilerine cevap verebiliyoruz. Müşterinin sadece bugünkü beklentilerini değil, geleceğe yönelik beklentilerini de öngörüyoruz” dedi.

YATIRIM ODAKLIYIZ, EN BÜYÜK YATIRIMI İNSANA YAPIYORUZ

Firma olarak yatırım odaklı olduklarını belirten Yalçınkaya, “Araçlarımızdan tutun da IT altyapımıza, insan kaynaklarımızdan tutun da operasyon ve sevkiyat süreçlerimize kadar bizi ilgilendiren her alana yatırım yapıyoruz. En büyük yatırımı insana ve insan kaynağına yapıyoruz. Aracınız ne kadar iyi olursa olsun, o aracı kullanan veya yönlendiren insan kaynağınız iyi değilse burada bir verim alamazsınız. Biz, yaptığımız işlerde verimselliği ölçümlemeye çalışıyoruz. Ve müşterilerimizden gelen geri dönüşler sayesinde operasyonlarımızdaki verimliliğimizi daha artırabiliyoruz.” ifadesini kullandı.

Reklam

EN DOĞRU MOTİVASYONUMUZ TAKIM RUHU

Yaptıkları işte doğru motivasyonun şart olduğunu ifade eden Yalçınkaya, “Burada doğru bir iş oluyorsa eğer bunu, emek veren kadromuza borçluyuz. Kare Lojistik olarak çalışanlarımızın her türlü sorunları, sevinçleri, üzüntüleri, başarıları ve başarısızlıkları ile ilgileniyoruz. Eğer ortada bir demotive durum varsa ve bu durum bizi başarısız kılıyorsa aslında oradaki başarısızlık hepimizin başarısızlığıdır diye düşünüyor ve sorunun temeline iniyoruz. Hani derler ya başarının sahipleneni çok olur ama başarısızlık öksüz çocuk gibidir, kimse sahip çıkmaz… Biz, başarıya ortak olduğumuz gibi başarısızlığa da ortak oluyor ve sorunun bir daha yaşanmaması için uğraşıyoruz. Bunun için de firmamızda başarı kaçınılmaz oluyor. İnsan kaynağımız ve profesyonelliğimiz de burada devreye giriyor” dedi.

Kare Lojistik’in takımdaşlık anlayışı ve gerekli yatırımlarla ezber bozduğunu ifade eden Yalçınkaya, kaliteli hizmetin bu anlayış ile ortaya çıktığını söyledi. Kaliteden ödün veremeyeceklerini ifade eden Yalçınkaya, sektörde örnek gösterilen bir firma olabilmek için var güçleri ile çalıştıklarını sözlerine ekledi.

 

Reklam
Devamını oku

Haber

KRUVAZİYER TURİZMİNİ VERİMLİ GEÇİREN TÜRKİYE, GÖZÜNÜ 2024’E ÇEVİRDİ

Yayınlanma tarihi

-

Kruvaziyer turizminde Türkiye, ‘tercih edilen ülke’ konumunda bulunuyor. Camelot Maritime Yönetim Kurulu Başkanı Kaptan Emrah Yılmaz Çavuşoğlu, “Kruvaziyer turizmi ülkemiz adına çok yeni bir alan. Bu alanda yiyecek çok ekmeğimiz var. Yatırım odaklı olmalı ve avantajlarımızı doğru anlatmalıyız. 2023 yılını verimli geçmesi bizi motive etti. Bu motivasyonla gözümüzü 2024 yılına diktik” dedi.

Kruvaziyer turizmi Türkiye ekonomisi için her geçen gün önemli hale geliyor. Bulunduğu coğrafi konum itibarıyla kruvaziyer turizminde çok önemli bir hub olan Türkiye, gerek limanlarındaki altyapı ve teknik imkanlar, gerekse de hinterland özellikleri ile dünya kruvaziyerinde gözde olma yolunda ilerliyor.

 

TÜRKİYE AÇISINDAN KRUVAZİYER TURİZMİ ÇOK YENİ BİR ALAN

 

Reklam

Türkiye’de yabancı sahipli bir yolcu gemisini işleten ilk firma olan Camelot Maritime’ın Yönetim Kurulu Başkanı Emrah Yılmaz Çavuşoğlu, son 10 yıllık dönemde Türkiye kruvaziyer turizminin çok ciddi değişimler yaşadığını söyledi. Sektörün istikrarlı bir şekilde büyürken birçok sebeple kayıp yıllarının da olduğunu belirten Çavuşoğlu, kruvaziyer turizmi açısından 2015 yılının en pik yapılan sezon olduğunun özenle altını çizdi. 2025 yılında ortalama 1,5milyon yabancı turistin geldiğini belirten Çavuşoğlu, pandemi ile durma noktasına gelen sektörün bu süreçten sonra toparlanmaya başladığını vurguladı. Türkiye açısından kruvaziyer turizminin çok yeni olduğunu ifade eden Çavuşoğlu, “Camelot Maritime olarak en temel ilkemiz ‘yatırım’ yapmaktır. Biz, özel sektörün kruvaziyer turizmine yatırım yapmasının ve kamu-özel sektör işbirliğinin gerçekleşmesinin gerektiğini her platformda dile getiriyoruz. Özel sektör yatırımlarının kamu ile desteklenmesi halinde Türkiye kruvaziyer turizmi deyim yerindeyse şaha kalkar. Çünkü, kruvaziyer turizmi ülkemiz açısından çok yeni. Adeta emeklemeye başlayan bir bebek gibi… Bu bebeği en doğru şekilde büyütmek, emekleme evresinden koşmaya geçirmek biz yatırımcıların elinde” dedi.

 

COĞRAFİK AÇIDAN ÖZEL BİR HUB’IZ, AVANTAJLARIMIZI DOĞRU KULLANMALIYIZ

 

Coğrafik açıdan ülke olarak özel bir konumda bulunduğumuzu söyleyen Çavuşoğlu, “Akdeniz Çanağı ülkesi Türkiye’nin Ege, Marmarma ve Karadeniz gibi artıları var. Deniz turizmine kültür-tarih ve inanç turizmini de eklemleyebiliyoruz. Kruvaziyer limanlarımız yüksek teknoloji ile donatılmış durumda. Güneşlenme açısından mükemmel bir noktadayız. Denizlerimizin temizliğinden tutun da koylarımızın eşsiz güzelliğine kadar çok özel avantajlarımız bulunuyor. Kruvaziyer turizmi açısından çok özel bir hub’ız. Bu avantajlarımızı doğru kullanmalı ve tercih edilen bir turizm ülkesi olmalıyız” yorumunda bulundu.

Reklam

 

2023’TEN ALDIĞIMIZ MOTİVASYON İLE GÖZÜMÜZÜ 2024’E ÇEVİRDİK

 

2022’de 993 kruvaziyer geminin ülkemize geldiği bilgisini veren Çavuşoğlu, son olarak şu değerlendirmelerde bulundu: “2022 yılında ülke olarak 1.010.767 kişi kruvaziyer yolcu misafir ettik. 2023 yılının ilk 5 aylık döneminde limanlarımıza yanaşan kruvaziyer gemi sayısı geçen yılın aynı dönemine göre % 43.1 arttığını görüyoruz. Kruvaziyer yolcu sayısı ise geçen yılın aynı dönemine göre % 114 artış gösterdi. Kruvaziyer turizminde 2023 yılı, ülkemiz açısından başarılı geçti. Erken rezervasyonlara baktığımızda an itibarıyla 2023’e göre yüzde 20 artıda olduğumuzu görüyoruz. 2023 yılından aldığımız motivasyon ile gözümüzü 2024 yılına çevirdik. Başta kıta Avrupa’sı olmak üzere, Rusya, BDT ülkeleri, Asya ve Afrika ülkeleri kruvaziyer turizmi için bizi tercih ediyor. Daha önce ülkemize gelen misafirlerimiz yeni turistleri getiriyor. Ülkemizin turizm PR’ını en iyi şekilde yapmalı, avantajlarımızı doğru anlatmalıyız. 2024 yılından oldukça ümitliyiz. Acısıyla tatlısıyla bir yılı geride bırakıyoruz. Camelot Maritime olarak 2024 yılının başta denizcilik sektörü ve ülkemize daha sonra da tüm dünyamıza barış, huzur ve güzellikler getirmesini dileriz.”

Reklam
Devamını oku

Özel Haber

ALIŞAN LOJİSTİK “OCS SERTİKASI” ALMAYA HAK KAZANDI

Yayınlanma tarihi

-

Çevre dostu uygulamaları ve sürdürülebilirlik faaliyetleri ile adından sıkça söz ettiren Türkiye’nin lider lojistik hizmet servis sağlayıcılarından Alışan Lojistik, plastik pelet kaybının çevreye olan zararını en aza indirmek için farkındalığı arttırmayı hedefleyen Operation Clean Sweep (OCS) (İyi Süpürme Hareketi) programının tüm gerekliliklerini yerine getirerek “OCS Sertifika”sı almaya hak kazandı.

38 yıllık serüvenini dünya devi PSA BDP ile kurduğu ortaklıkla taçlandıran Alışan Lojistik, tehlikeli kimyasallar dahil olmak üzere, kimya sanayisi ile hızlı tüketim ürünleri, gıda, tarım ve daha birçok sektördeki müşterilerine uluslararası nakliye, depo / antrepo, dökme kuru yük, dökme likit ve enerji taşımacılığı gibi hizmetler sunuyor. Sürdürülebilirlik kavramını iş yapış biçimlerine entegre ederek daha temiz ve yaşanabilir bir gelecek yaratmak için çalışmalar yapan Alışan, SQAS (Sürdürülebilirlik için Güvenlik ve Kalite Değerlendirmesi) nden yine tam puan aldı. Alışan ayrıca, SQAS’de 2023 yılı itibari ile başlatılan, plastik endüstrisinin çevreye olan plastik granül kaybının azaltılması amacını taşıyan ve bu konuda farkındalık yaratan uluslararası girişim Operation Clean Sweep (OCS) (İyi Süpürme Hareketi) programının da tüm gerekliliklerini yerine getirerek OCS sertifikasının sahibi oldu.

Türkiye’de üretim tesislerinden geçen plastik granüllerin, parçacıkların ve tozların gereken özenle ele alınmasını ve nehirlere ya da denizlere karışmamasını sağlamayı hedefleyen bu girişimin bir parçası olan Alışan Lojistik CEO’su Damla Alışan: “Alışan Lojistik olarak, 2005 yılından itibaren SQAS (Sürdürülebilirlik için Güvenlik ve Kalite Değerlendirmesi)nin tüm ölçümleme gerekliliklerini ve vaatlerini eksiksiz bir şekilde yerine getiriyoruz. 2021 yılının Kasım ayında 6. defa denetlenerek kimyasal maddelerin elleçlenmesinden, taşınmasına ve depolanmasına kadar olan süreçlerin tamamında sunduğumuz hizmet konusunda ne kadar ciddi bir uzmanlığımız, altyapımız ve başarılı bir çalışma modelimiz bulunduğunu bir kez daha belgelemiştik. Hatta Avrupa ortalamasının çok üzerinde puanlar alarak sistemin en iyi uygulayıcılarından biri olmuştu. Bu sene de Depolama ve Taşımacılık alanındaki tam puanımıza ek olarak, SQAS’de 2023 yılı itibari ile başlatılan Operation Clean Sweep (OCS) (İyi Süpürme Hareketi) nin de tüm gerekliliklerini yerine getirerek OCS sertifikasını almaya hak kazandık. OCS demek, en iyi uygulamalara bağlı kalmak, plastik granül kaybını azaltacak sistemleri uygulamak ve suların korunmasında üzerine düşen görevi yerine getirmek demek… Gönüllülük esasına dayalı, plastik pelet kaybının çevreye olan zararını en aza indirmek için farkındalığı arttırmayı, iyi uygulama örnekleri oluşturmayı amaçlayan bu girişim bizler için çok kıymetli. OCS’in bir parçası olmayı sonraki nesillere daha temiz denizler ve dünya bırakabilmek için çok değerli bir adım olarak görüyorum.” dedi.

Devamını oku

Trend olan