Takip Edin

Sektörel Gündem

Sürdürülebilir bir hayat felsefesi: Raw food çiğ beslenme

“Çevresel kirliliğe maruz kalan vücudumuz, kendini dengeye sokmak için bir mücadele vermektedir. Çiğ yiyecekler ile beslenerek vücudumuzu toksinlerden arındırmaya başlarız.” diyor Raw Food Mucizesi kitabının yazarı Elçin Oflaz.

Yayınlanma tarihi

-

Günay DEMİRBAĞ

Elçin Oflaz, küçüklüğünden gelen yemek yapma merakını yoga sentezinden geçirip uzmanlaşarak mesleği haline getiren şanslı insanlardan. New York’da yaşadığı yıllarda Donna Karan’ın kaybettiği eşi için kurduğu Urban Zen Vakfının on gün süren toplantısına yoga hocası kimliği ile davet edilmesi, ‘RawFood’ ile ilk kez tanışmasına sebep olur.

Daha sonra bu konudaki eğitimlerini derinleştiren Oflaz “ Yüz kişiden biri ve yoga eğitmeni olarak katıldığım bu muhteşem etkinlik benim açımdan dönüm noktası oldu” diyor. Şehir hayatı içerisinde sağlık ve huzur arayışları sürerken karşılaşılan alternatiflerden biri olan raw food beslenmenin merak edilen noktalarını Elçin Oflaz’a yönelttik.

Raw food / Çiğ beslenme nedir?

Raw food çiğ ya da en çok 46 dereceye kadar ısıtılmış gıdalar için kullanılan bir tanımdır. Sebzeler 46 derecenin üzerinde piştiği zaman yüzde 50 ile yüzde 75 oranında enzim ve vitaminlerini yitirir.

Bu bilgiye dayanan beslenme tarzı, dünyada çoğunlukla vegan beslemeyi temsil eder. Başta enzim olmak üzere, vitamin, mineral ve protein açısından zengin bir beslenme biçimidir. Dünya nüfusunun çok arttığı ve küresel ısınmanın bizi tehdit ettiği bu yüzyılda, sürdürülebilir tarım ve ekolojimiz için daha uygun bir sistem olduğu kabul edilir. Bu sistemde, yiyeceklerin tamamının değilse bile yüzde 60 – 70’nin çiğ tüketilmesi büyük fayda sağlayacaktır.

Raw food hazırlama yöntemleri sadece salata gibi çiğ olmak zorunda değildir, bu noktada devreye bizim gibi damağına düşkün şefler girer. Çiğ beslenme değişik teknikler, işlemler ve aletlerle çok lezzetli gurme bir yemek biçimi haline gelir.

Raw food beslenme sağlıklı ve fit olmanın yolu olarak görülüyor, bu tarz beslenenleri nasıl bir değişim bekliyor?

Size söyle açıklayabilirim, dört gün süren detoks programımızda üçüncü günde çok net şekilde göbekteki şişkinliğin indiğini kendileri ve biz de görüyoruz. Çok daha iyi uyuyorlar ve enerjileri yükseliyor. Dijital aletlerimizle geldiklerinde kiloları yağ ve kas oranları ölçülüyor, dördüncü günün sonunda ise iki ile iki buçuk kg yağdan kilolarını verdiklerini deneyimliyorlar.

Benim dünyaca ünlü eğitim aldığım Hippocrates Wellness Center’da üç hafta kaldıklarında laboratuvar sonuçlarının değişmiş olduğunu gözlemledim. Burada da dışarıdan danışmanlığa bu kişilerle devam ettiğimde aynı sonuçları bizlerde görüyoruz. Karaciğer yağlanması, kolesterol, insülin direnci gibi vb. problemlerin ortadan kaybolduğunda aldıkları ilaçları dahi bırakanlar oluyor. Bunun yanında tabi ki her zaman günlük yürüyüş ve hareket önemli bir etken.

Bu bir detoks yöntemi mi yoksa hayat tarzı mı?

Raw food vegan veya ( bitkisel / plant based ) beslenme aslında sürdürülebilir bir hayat felsefesi. Doğaya zarar vermeden ekolojik bir yaşam, diğer hissedebilen canlılar ile birlikte çevreyle barış halinde ve huzurlu yaşam sürmek. Ancak bize gelen danışanlarımıza bunu bir arınma aracı olarak kullanıp onlara bu tarz bir beslenmenin kendilerinde ruhsal ve bedensel bir iyileşme deneyimlendirip aynı zamanda duygu değişikliklerini hissetmelerini sağlıyoruz.

Raw food beslenmesine başlamak isteyen tüm geleneksel mutfak alışkanlıklarını değiştirmek zorunda mı?

Hayır değiştirmek zorunda değil, sadece mutfağımızda da var olan çiğ lezzetleri daha fazla tüketip, işlenmiş ve pişirilmiş gıdaları daha az tüketebilirler. Örneğin: Hepimizin bildiği üzere bizim kültürümüzde turşular, mezeler, salatalar ve soğuk içecek ve çorbalarımız var.

Başlangıç yapanlara geçiş sürecini nasıl yönetmeliler ve aşamalarını açıklar mısınız?

Öncelikle kahvaltıyı bir kenara atıp, çiğnemeden tüketebilecekleri vitamin ve mineralden zengin, tok tutan bir kaç smoothie tarifiyle başlayabilirler. Bunu da benim kitabımdan veya sosyal medya hesabımda bulabilirler. (website elcinoflaz.com,instagram: @elcinoflazdetox) onun dışında kesinlikle öğlen veya akşam yemeğinde koyu yeşillikli, baklagil filizli, proteinden zengin bir salata tüketebilirler.

Bir de dolaplarına kendilerine tüm hafta yetecek organik veya lokal ürün sağlayacak bir online tedarikçi bulup haftada bir gün yarım saat oturup bir alışveriş listesi hazırlamalarını tavsiye ederim. Böylece hayatları çok kolaylaşacak, bir de bu ürünleri alınca bir yarım saat harcayıp yıkayıp çok dikkatli kurutarak kâğıt havluya veya hava almayan kaplara yerleştirip ellerini attıklarında menülerini hayata geçirecek malzemeleri olsun. Bir de kendinize güzel lahana turşusu yapıp ekonomik bir probiyotik sağlayabilirsiniz.

Dolabınızda her zaman şarap renginde şarap bardağında içebileceğiniz bir şalgam alabilirsiniz:) Bazı meyveleri dondurabilir ve daha sonra onları dondurma, sorbe yapabilirsiniz. Her zaman buzdolabınızda tatlı krizinizi yatıştıracak ancak insülininizi tetiklemeyecek glütensiz doğal şekerli 15 dakikada hazırlayabileceğiniz, müthiş lezzetli bir raw cheesecake olabilir. Bunu da buzlukta koruyup küçük parçalar halinde 4-5 gün tüketebilirsiniz. Ayrıca evlerinde her zaman glutensiz tahıllar mutlaka bulunsun derim.

Malzeme ve yiyecekleri hazırlanması bölge ve iklime göre değişiklik gösteriyor mu?

Bir Akdeniz ülkesi olduğumuzdan çiğ beslenme aslında bizim ülkemiz için çok uygun. Çünkü dört mevsimi birden yaşıyoruz.

Ancak çok soğuk olan şehirlerde çiğ beslenme biraz daha zor olabilir ancak bitkisel beslenme daha uygun olabilir. Ancak yazın ürettiklerini dondurarak kışın tüketebilirler. Artık tüm büyük marketlerde donuk ürünleri bulmak ve taze ürünler getirilmekte daha fazla seçenek var. Her insan yüzde 30 oranında çiğ beslenebilir. Biz meyve ve sebze konusunda zengin bir ülkeyiz. İstediğiniz takdirde filizlendirme yapabilirsiniz.

Onun dışında zamanla ekonomik problemler arttıkça duygusal yiyicilikten çıkıp vücudun işlevlerini sürdürebilmesi için işlenmemiş gıdalar tüketmemiz gerekir. Bakliyatlar, kuruyemişler ve tohumları tüketmemiz gerekir. Ayrıca öğünlerimizi de ikiye düşürmemiz gerekiyor.

Bugün ne kadar çok pişmiş yemek yersek o kadar çok mutsuz oluyoruz. Seratonin üretimi bağırsaklarda başlıyor ve insanlar işlenmiş gıdalar yiyerek mutsuz oluyorlar. Hem de ceplerinden çok para çıkmış oluyor. Hem de kan şekerleri düştükleri için sürekli sinir ve stres problemleri yaşıyorlar.

Malzemeleri hazırlarken geleneksel yöntemlerden yararlanılabilir mi?

Örneğin mutlaka dehidratöre sahip olmak gerekli mi? Geleneksel yöntemler derken tabi ki de iyi bir öncelikle iyi bir bıçak, bir yemek tahtası, iyi ve güçlü bir blender şart ve robot, ikisini bir arada bulunduran bir alette olabilir.

Çünkü iyi bir blender da bütün çorbalarınızı, smothielerinizi, bitkisel sütlerinizi rahatlıkla yapabileceksiniz. Bunları da saklama kaplarında 3-4 gün boyunca koruyabileceksiniz. Brokoli gibi pancar gibi sebzeleri bir robot sayesinde enfes salatalar haline getirebilirsiniz.

Tüm sebzelerin robotta bütün doğrama ve parçalama işlemlerini yapabilirsiniz. Blenderda hazırladığınız değişik soslarla harmanlayıp müthiş salatalar hazırlayabilirsiniz. Dehidratör şart değil tüm krakerlerinizi kendi ev fırınınızda yapabilirsiniz. Ancak dehidratör gibi biraz daha profesyonel aletleri de daha sonrasında mutfaklarına yeni lezzetler için katabilirler.

Elçin Oflaz:

Amerika’da önce psikoloji eğitimiyle sonra Raw Food şeflik ve beslenme uzmanlığı, yoga eğitimiyle harmanlanmış 20 senelik bir tecrübemle oluşturulmuş bir program sunuyoruz Büyükada’daki Detoks merkezimizde. Şehre 30 dakikalık bir mesafede olmasına rağmen şehirden bir o kadar uzak doğal bir ortamda. Bu programı tek başına ne bir diyet ne bir detoks olarak tanımlayamayız, zira merkezimize gelen danışanlarımızla birlikte sürdürülebilir sağlıklı bir yaşam sürecine başlıyoruz.

Ben bilfiil yanlarında olarak onlara bu süreçte her konuda destek sağlıyorum. Yani tek bir cümle ile programımızı tanımlayın derseniz; kişilerin ruhsal ve bedensel sağlıklarını bir bütün olarak ele alıyoruz ve merkezimizde adım attıkları sağlıklı yaşam biçimini sürdürülebilir hale getirmeleri için yemek atölyeleri, yoga ve nefes terapileri ve gün boyunca organik raw-vegan gurme yemekler ile destekliyoruz.

Devamını oku
Yorum Yaz

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Haber

İnci Holding ve GS Yuasa, TAYSAD Ege Bölgesi Odak Üye Toplantısına Ev Sahipliği Yaptı

Yayınlanma tarihi

-

İnci Holding ve Japon akü devi GS Yuasa’nın iştiraki İnci GS Yuasa, Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği’nin (TAYSAD) her çeyrek dönemde düzenlediği Odak Üye Toplantısı’na ev sahipliği yaptı. Otomotiv yan sanayinin önde gelen 24 temsilcisinin katılımıyla gerçekleşen bu toplantıda, sektördeki küresel gelişmeler, mevcut durum ve gelecekteki fırsatlar ele alındı. 

Türkiye otomotiv tedarik sanayinin tek ve en yetkin temsilcisi olan Taşıt Araçları Tedarik Sanayicileri Derneği (TAYSAD), her çeyrek dönemde bir üyesinin ev sahipliğinde gerçekleştirdiği Ege Bölgesi Odak Üye Toplantısı’nı bu kez İnci GS Yuasa’nın Manisa’daki modern üretim tesisinde düzenledi. Toplantıya, otomotiv yan sanayinin önemli 24 temsilcisi katıldı. TAYSAD Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Yakup Birinci, TAYSAD Yönetim Kurulu Üyesi ve İnci Holding Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Elbirlik ile İnci GS Yuasa İcra Direktörü Kadir Kaymakçı‘nın yer aldığı toplantıda, derneğin faaliyetleri, sektördeki rolü, küresel bağlantıları ve üyelerine sunduğu faydalar detaylıca aktarıldı.

“BİRLİKTE DAHA GÜÇLÜ ADIMLAR ATMAYA KARARLIYIZ”

Gerçekleşen toplantıyla ilgili olarak TAYSAD Başkan Yardımcısı Yakup Birinci, “Toplantımızda, küresel ve ulusal üretim verilerini değerlendirerek sektörümüzün dünya sıralamasındaki yerini ele aldık. Üyelerimizin beklentilerini dinleyerek sinerji oluşturduk ve TAYSAD’ın yakın dönem faaliyetlerini gözden geçirdik. Birlikte daha güçlü bir gelecek için adımlar atmaya kararlıyız” açıklamasını yaptı.

İnci GS Yuasa’nın 40 yıllık birikimini ve sektöre sunduğu çözümleri katılımcılarla paylaşan İcra Direktörü Kadir Kaymakçı, “Sektörümüzün gücünü ve potansiyelini bir araya getiren TAYSAD’ın kıymetli etkinliğine ev sahipliği yaptığımız için mutluluk duyduk. İnci GS Yuasa olarak enerji depolama sektöründe 40 yıldır yenilikçi ve sürdürülebilir çözümler geliştiriyoruz. Bugün, Manisa’daki üretim tesislerimizde en son teknolojiyi kullanarak ürettiğimiz akülerimiz, dünya genelinde 80’den fazla ülkeye ihraç ediliyor. Bu başarı, iş ortaklarımızın ve çalışanlarımızın katkılarıyla mümkün oldu” dedi.

Şirketin üretim süreçlerinde sürdürülebilirliği ve verimliliği merkeze koyduklarını belirten Kaymakçı şöyle konuştu: “Bu çerçevede geliştirdiğimiz projeler ve teknoloji yatırımlarımızla sadece bugünün değil yarının da enerji ihtiyaçlarını karşılamayı hedefliyoruz. TAYSAD üyeleriyle bir araya gelerek sektörümüzün geleceğine yönelik fikir alışverişinde bulunmak ve sinerji oluşturmak bizim için çok değerli. Önümüzdeki dönemlerde de iş birliklerimizi güçlendirmeye ve Türkiye’nin otomotiv sanayinde dünyada lider bir konuma gelmesine katkı sağlamaya kararlıyız.”

Toplantının ardından katılımcılar, İnci GS Yuasa’nın Manisa’daki üretim tesislerini gezerek akü üretim hatlarını yerinde inceleme fırsatı buldu. En son teknolojiyle donatılan üretim hatları ve şirketin Ar-Ge faaliyetleri hakkında detaylı bilginin paylaşıldığı fabrika turunun ardından, üyeler arasında bilgi paylaşımını artırmak amacıyla bir soru-cevap oturumu düzenlendi.

DAHA GÜÇLÜ BİR SİNERJİ VE İŞ BİRLİĞİ İÇİN HER ÇEYREK TOPLANTI

TAYSAD üyeleri, her çeyrek dönemde bir araya gelerek sektörün küresel gelişmelerini ve mevcut gündemi değerlendiriyor. İnci GS Yuasa’nın ev sahipliğinde gerçekleşen Ege Bölgesi Odak Üye Toplantısı ile üyeler arasında iş birliğinin güçlendirilmesi ve sektörde ortak bir bakış açısı oluşturulması hedefleniyor.

Devamını oku

Haber

YASED: Ağustos’ta Türkiye’ye 497 Milyon Dolar Değerinde Yatırım Geldi

Yayınlanma tarihi

-

Uluslararası Yatırımcılar Derneği’nin (YASED) Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın (TCMB) 11 Ekim 2024’te paylaştığı Ödemeler Dengesi İstatistiklerinden derleyerek hazırladığı “Rakamlarla Uluslararası Doğrudan Yatırımlar Bültenine” göre, 2024 yılının Ağustos ayında, Türkiye’ye 497 milyon dolarlık Uluslararası Doğrudan Yatırım (UDY) girişi gerçekleşti.

11 Ekim 2024’te paylaşılan güncel resmi verilere göre, 2024 yılının Ağustos ayında, Türkiye’ye, 497 milyon dolar değerinde UDY girişi gerçekleşti.

Güncel bu istatistikle beraber, yılın ilk sekiz ayında Türkiye’ye gelen toplam UDY miktarı, 6,41 milyar dolar olarak kaydedildi. Yılın ilk sekiz ayında 2023’ün aynı dönemine kıyasla yüzde 2’lik bir düşüş kaydedilirken 2002 yılından itibaren Türkiye’ye gelen UDY girişlerinin toplam değeri ise 270 milyar dolara yaklaştı.

Ağustos ayında gerçekleşen toplam UDY girişi 497 milyon dolar olarak hesaplanırken bu yatırımların 283 milyon doları yatırım sermayesi şeklindeydi. Ağustos ayındaki toplam UDY’nin 201 milyon doları yabancı uyruklulara gayrimenkul satışı ve 35 milyon doları ise borçlanma araçları yoluyla kaydedildi. Aynı ay içerisinde yatırım tasfiyelerinin 22 milyon dolar değerinde aşağı yöndeki etkisiyle, Ağustos ayındaki toplam UDY girişi 497 milyon dolar oldu.

En fazla yatırım toptan ve perakende ticaret ile gıda imalatında gerçekleşti

2024 yılının Ağustos ayı içerisinde gerçekleşen 283 milyon dolar değerindeki yatırım sermayesi girişlerinde, 46 milyon dolarlık yatırım girişi ile toptan ve perakende ticaret, yüzde 16’lık bir pay aldı. Gıda, içecek ve tütün ürünleri imalatı, geçmiş kümülatif performansının üzerinde bir performans ile aynı dönem içerisinde gerçekleşen yatırım sermayesi girişlerinin yüzde 16’sını çekti. En fazla yatırımın gerçekleştiği diğer sektörler yüzde 11’lik payı ile kimyasalların, kimyasal ürünlerin ve temel eczacılık ürünleri ile malzemelerinin imalatı ve yüzde 9’luk payı ile Bilgi ve İletişim Teknolojileri (BİT) oldu.

Ağustos ayında en fazla uluslararası yatırım Almanya, İsviçre ve Hollanda’dan geldi

2002-2023 dönemi toplamında yüzde 59’luk pay sahibi olan Avrupa Birliği (AB-27) ülkeleri 2024’ün sekizinci ayında yüzde 54’lük bir pay aldı. Aynı ay içerisinde AB üyesi olmayan diğer Avrupa ülkeleri yüzde 16’lık paylarıyla Türkiye’ye en çok yatırım yapan ikinci bölge oldu. Ağustos 2024 özelinde, Almanya yüzde 22 ile en büyük paya sahip olurken, onu yüzde 11 ile İsviçre, yüzde 10 ile Hollanda, yüzde 9 ile Amerika Birleşik Devletleri (ABD), yüzde 9 ile Fransa, yüzde 8 ile Lüksemburg ve yüzde 7 ile Tayvan takip etti.

Yılın ilk sekiz ayının toplamı değerlendirildiğinde ise Türkiye’ye en çok yatırım yapan üç ülke; yüzde 20’lik payı ile Hollanda, yüzde 15’lik payı ile Almanya ve yüzde 13’lük payı ile ABD olarak sıralandı.

Devamını oku

Haber

KADIN ETKİ RAPORU LOJİSTİK SEKTÖRÜNE IŞIK TUTACAK

Yayınlanma tarihi

-

Uluslararası Taşımacılık ve Lojistik Hizmet Üretenleri Derneği UTİKAD, lojistik sektöründe kadın istihdamının etkilerini ortaya koyacak “Kadın Etki Raporu” çalışmalarında verimli sonuçlar elde etmek için “Kadın Çalışan Etkisi Hakkında Anket”i lojistik sektörüne sunuyor.

UTİKAD üyesi firmaların kadın çalışanlarından ve yöneticilerinden oluşan UTİKAD Kadın Lojistikçiler Odak Grubu (KLOG), kurulduğu 2021 yılından bu yana aktif olarak çalışmalarına devam ediyor. Başta Mentor – Mentee Projesi olmak üzere sektöre farklı bakış açıları kazandırmayı hedefleyen faaliyetleriyle ön plana çıkan UTİKAD Kadın Lojistikçiler Odak Grubu “Lojistik Sektöründe Kadın Etki Raporu” ile bu sene lojistik sektöründeki kadın çalışanların etkisini ortaya koymaya hazırlanıyor.

“KARAR VERME SÜREÇLERİNDE KADINLARIN POZİTİF DEĞERLERİNİ ORTAYA KOYABİLECEKLERİ ŞİRKET YAPILARININ SAYISINI ARTIRMAYI AMAÇLIYORUZ”

UTİKAD Kadın Lojistikçiler Odak Grubu Koordinatörü Aslı Malay Tuncer, “2021 yılında Ayşem Ulusoy’un başkanlığında kurulan Kadın Lojistikçiler Odak Grubu’nun 2024 projeleri arasında en çok önemsediklerimizden biri “Lojistik Sektöründe Kadın Etki Raporu”. Çünkü “Lojistik Sektöründe Kadın Etki Raporu”ndaki analizlerle lojistik sektöründeki kadın çalışanların önündeki bariyerleri azaltmak, kadınların ulusal ve uluslararası teşvik ve desteklerden yararlanmalarını sağlamak ve yönetim kademesinde kadın istihdamını artırarak karar verme süreçlerinde kadınların pozitif değerlerini ortaya koyabilecekleri şirket yapılarının sayısını artırmayı amaçlıyoruz.” dedi.

“KADIN ÇALIŞANLAR İÇİN HER KADEMEDE ÇALIŞMA ŞARTLARI İYİLEŞTİRİLMELİ”

T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Çalışma Genel Müdürlüğü’nün Ağustos ayında yayınladığı “Çalışma Hayatı İstatistikleri Aylık E-Bülteni”ne göre ülkemizde 32.522.000 kişi istihdam ediliyor. Erkeklerde işgücüne katılım oranı yüzde 72,4 iken kadınlarda bu oran yüzde 36,7 olarak karşımıza çıkıyor. İstihdam oranlarında da erkeklerin kadınlara yaklaşık 2 katı oranla önde olduklarını görüyoruz. Erkeklerde istihdam oranı yüzde 66,9; kadınlarda istihdam oranı yüzde 32,1. Söz konusu bültendeki bir başka veride zorunlu sigortalı olanlarda erkeklerin oranı yüzde 66, kadınların oranı ise yüzde 34 olarak belirtiliyor. Bu istatistikler her ne kadar genel iş ortamını yansıtsa da lojistik sektörünün de erkek egemen bir sektör olduğunu varsaydığımızda, lojistik sektöründe de benzer bir sonuçla karşılaşacağımızı belirten UTİKAD Kadın Lojistikçiler Odak Grubu Koordinatörü Aslı Malay Tuncer, “Kadın çalışanlar lojistik sektöründe beyaz yakalı pozisyonlarda yer alma imkanı bulabiliyorlar. Ancak belli bir kademeden sonra cam tavan dediğimiz sınırlarda kalıyorlar, kadınların yönetim kademesinde ve şirketlerin C-Level pozisyonlarında, karar verici mercilerdeki sayılarını artırmak istememiz kadar, lojistik sektöründe sahada çalışmak isteyen özellikle liman sahalarında görev almak isteyen birçok kadın çalışan da var. Dolayısıyla kadın çalışanlar için her kademede çalışma şartlarının iyileştirilmesi, eşitlikçi ve gelişime açık bir sektör ortamı oluşturmak da oldukça önemli.” diye konuştu.

“KADIN ÇALIŞAN ETKİSİ HAKKINDA ANKET”

UTİKAD, Lojistik Sektörü Kadın Etki Raporu çalışmaları kapsamında İstanbul Üniversitesi Ulaştırma ve Lojistik Fakültesi Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ebru Demirci’den destek alıyor. Prof. Dr. Ebru Demirci tarafından hazırlanan “Kadın Çalışan Etkisi Hakkında Anket” Lojistik Sektöründe Kadın Etki Raporu’nda lojistik işletmelerinde görev yapan çalışanların profilleri ile görev yaptıkları işletmelerin performansları arasındaki ilişkiyi incelemek üzere tasarlandı.

UTİKAD Kadın Lojistikçiler Odak Grubu Koordinatörü Aslı Malay Tuncer, “KLOG olarak 150’nin üzerinde grup üyemizle birlikte sektördeki kadın gücünü, sektöre getirdiği farklılıkları paylaşmaya ve yeni nesil lojistisyenlere bu bilinci yerleştirmeye çalışıyoruz. 2022 yılında hayata geçirdiğimiz Mentor-Mentee Projesi ile grup üyemiz olan üst düzey mevkilerde görev yapan 15 kadın yönetici, 15 kız öğrenci ile eşleşerek staj dönemleri boyunca birebir çalışma imkanı bulmuştu. Bu dönemde de bu projemizin ikincisini gerçekleştireceğiz. KLOG olarak Lojistik Sektöründe Kadın Etki Raporu sonrasında en heyecan duyduğumuz projelerimizden biri olan Mentor-Mentee Projesi ile de sektöre yeni adım atacak kadın çalışanları destekliyoruz.” dedi.

Lojistik Sektöründe Kadın Etki Raporu’nun Prof. Dr. Ebru Demirci’nin katkılarıyla hazırlanmasının ardından kamuoyu ile paylaşılacağını belirten Aslı Malay Tuncer, “Raporun sağlıklı ve verimli sonuçlar ortaya koyabilmesi için lojistik sektöründe faaliyet gösteren tüm firmalarımızı anketi yanıtlamaya davet ediyorum. Ankete katılmak ve katkı vermek isteyenler UTİKAD ile iletişime geçebilirler.” diye konuştu.

Kadın Çalışan Etkisi Hakkında Anket için tıklayınız.

 

Devamını oku

Trend olan