Takip Edin

Sektörel Gündem

Nitelikli ara eleman için ‘platform’ hazırlıyor

Geçen yılın ağustos ayından bu yana istihdamda ciddi kayıplar yaşayan tekstil ve hazır giyim sektörü, nitelikli eleman açığını bir nebze de olsa aşmak için ‘platform’ oluşturma hazırlığında. İTHİB Başkanı Ahmet Öksüz, kurulacak platformla yeni eğitim projeleri üzerinde çalıştıklarını duyurdu.

Yayınlanma tarihi

-

Nurdoğan ARSLAN ERGÜN

Sektörlerde nitelikli eleman açığı yüzde 30’ları aşarken tekstil ve hazır giyim sanayi eleman açığını eğitimle aşmaya çalışıyor. İmalat sanayi istihdamının yüzde 24’ünü oluşturan sektör, toplamda 1.2 milyon kişiye istihdam sağlıyor. Perakende ayağı da dahil edildiğinde çalışan sayısı 2 milyonu aşıyor. 2022 Ağustos ayından bu yana tekstilde yüzde 8.3, hazır giyimde yüzde 1.5 oranında istihdam kaybedilirken, özellikle EYT düzenlemesinin yanında artan maliyet kalemleri de kayıplarda etkili oluyor.

“Tedarik zincirini de değerlendirdiğimizde geniş bir yelpazeye yayılan sektörümüzde nitelikli insan kaynağına olan ihtiyaç oldukça yüksek” diyen İstanbul Tekstil ve Hammaddeleri İhracatçıları Birliği (İTHİB) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Öksüz, tekstil firmaları, eğitim kurumları, öğrenciler ve sektör profesyonellerini bir araya getirecek bir platform kurulmasıyla bu platformda yeni eğitim programlarının düzenlenmesi gibi projeler üzerinde çalıştıklarını duyurdu.

Öksüz, “Tekstil sektörü olarak üretimden tasarıma, modadan lojistiğe ve perakendeye kadar geniş bir zincire yayılan tüm süreçlerde katma değerli ihracat için eğitilmiş nitelikli istihdama destek sağlamaya devam edeceğiz. Ülkemizin tekstil ve hazır giyim sektöründe daha da ilerlemesi ve global pazarda rekabet edebilir hale gelmesi için çalışmalarımızı sürdüreceğiz” dedi.

“Tercihim Tekstil Mühendisliği”

Nitelikli istihdama katkı sağlamak için ‘Tercihim Tekstil Mühendisliği’ projesini hayata geçirdiklerini hatırlatan Öksüz, “Elbette üretim proseslerinde kullanılan makine ve teçhizatlar çok önemli ancak sektörümüzün en önemli önceliği nitelikli insan kaynağına yatırım yapması. Bu kapsamda sektörümüze değer katmak adına önemli bir burs programı başlattık. Kapanma tehlikesi ile karşı karşıya olan tekstil mühendisliği doluluk oranları yüzde 42’den yüzde 90 oranlarına ulaştı. 14 tekstil mühendisliği bölümünün 9’u yüzde 100 doluluk seviyesine geldi” dedi.

Bunun yanında İTÜ-İTHİB işbirliği ile Türkiye’de ilk teknik tekstiller yüksek lisans programı hayata geçirdiklerini ileten Öksüz, üniversite-sanayi işbirliği vasıtasıyla firmaların Ar-Ge potansiyellerinin geliştirilmesine katkı sağladıklarını söyledi. İmalat sanayii içerisinde en fazla kadın istihdamı sağlayan sektörlerden birinin tekstil olduğunu dile getiren Öksüz, “En fazla gurur duyduğumuz hususlardan biri istihdamımızın yüzde 46’sını kadınların oluşturarak Türkiye ekonomisine ve üretim gücüne değer katması” dedi.

İşçilik en önemli maliyet kalemi

Özellikle tekstil gibi emek yoğun sektörlerde, işçiliğin önemli bir maliyet kalemi olduğunu dile getiren Öksüz, “Son bir yıl içinde üretim sürecindeki işçilik giderlerinin payında belirgin bir değişiklik oldu. Özellikle asgari ücret düzenlemeleri sektörümüzün üretim maliyetlerini yükseltti ve rekabet gücümüzü olumsuz etkiledi. Küçük ve orta ölçekli işletmelerimiz için bu durum daha fazla zorlayıcı oldu” dedi.

Rakip konumundaki Uzakdoğu ülkeleri olmak üzere Türk cumhuriyetleri, Kuzey Afrika ülkeleri ile kıyaslandığında Türkiye’nin işçilik giderleri konusunda dezavantajlı bir konumda olduğunu belirten Öksüz, şunları söyledi: “Tekstil sektörü olarak istihdam sağlama konusunda önemli bir rol üstlendiğimizin farkındayız ancak sektörümüzün rekabet gücünü korumak da önemli bir hedefimiz. Bu çerçevede sektörün ve işverenin işçilik giderleri hususunda desteklenmesi gerekiyor.”

“Beşeri sermayemizi kaybetmek istemiyoruz”

Hem emek hem de sermaye yoğun olan tekstil sektörünü diğer sektörlerden ayrıştıran Ahmet Öksüz, şöyle devam etti: “Son 3 yılda 13 milyar dolar değerinde yatırım teşvik belgesi alındı ve ortalama bir tekstil işletmesi milyonlarca dolar değerinde yatırım ile kuruluyor. Bununla birlikte tekstil sektörümüz Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından sağlanan AR-GE merkezi desteklerinden yoğun bir şekilde faydalanıyor. Hali hazırda Türkiye genelindeki bin 285 AR-GE merkezinin 81’i tekstil sektöründe bulunuyor.

Sektörümüzün her kademesinde nitelikli personele ihtiyaç duyulması sebebiyle de çalışan ücretleri, diğer sektörlerden pozitif ayrışıyor.” Burada en önemli kıstaslarını yetişmiş elemana ulaşmak olarak yorumlayan Öksüz, “Mezun olan tekstil mühendisinin işe yerleşme oranı yüzde 49.3 oranı ile tüm sektörler arasında birinci sırada. Tekstil mühendisliği öğrencilerinin mezun olmadan işe yerleşme oranı ise yüzde 27.4 ve mezun olmadan işe yerleşmede de birinci sıradayız. Bu çerçevede firmalarımız en önemli sermayesi konumundaki beşerî sermayesini kaybetmek istemiyor” diye konuştu.

“İstihdamda düşüş kayıt dışı demek”

İstihdamdaki düşüşü EYT’nin yanı sıra deprem ve küresel talep daralması ile de ilişkilendiren Ahmet Öksüz, “Önümüzdeki dönemde işten çıkarmaların yaşanması ve kayıt dışı istihdamı artması da maalesef beklentiler arasında. Bu sebeple asgari ücretteki artış yükü sadece işverene bırakılmamalı, bunun bir kısmını kamu üstlenmeli. Hem EYT hem de asgari ücret düzenlemesinden kaynaklanan olumsuz mali etkilerin bertaraf edilmesini teminen işverenin bu konularda sektörlerimizin desteklenmesi en önemli taleplerimizden biri arasında” dedi.

Devamını oku
Yorum Yaz

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Sektörel Gündem

Manliftlerde Lityum Akü Dönemi: Avantajlar ve Dezavantajlar

Yayınlanma tarihi

-

Günümüzde inşaat, bakım ve lojistik sektörlerinde yaygın olarak kullanılan personel yükseltici platformlar (makaslı platformlar, eklemli platformlar, dikey platformlar vb.), teknolojik gelişmelerle birlikte daha verimli ve sürdürülebilir hale geliyor. Bu dönüşümün en önemli parçalarından biri ise lityum iyon (Li-ion) akü teknolojisi.

Geleneksel kurşun-asit akülere kıyasla daha uzun ömürlü, hızlı şarj olabilen ve bakım gerektirmeyen lityum aküler, birçok platform üreticisi tarafından tercih edilmeye başlandı. Sektörde bu teknolojiyi benimseyen firmalar arasında Trojan Battery ve Anko Enerji gibi önemli üreticiler yer alıyor. Özellikle Anko Enerji, manlift sistemleri için lityum akü dönüşüm ve enerji çözümleri sunarak işletmelere verimlilik ve maliyet avantajı sağlıyor.
Ancak lityum akülerin avantajları kadar, dikkate alınması gereken bazı dezavantajları da bulunuyor. İşte personel yükseltici platformlarda lityum akü kullanımının öne çıkan artıları ve eksileri:

Lityum Akülerin Avantajları
1. Daha Uzun Ömür
Lityum aküler, kurşun-asit akülere kıyasla 3 ila 5 kat daha uzun ömürlüdür. Ortalama 2.000 ila 5.000 şarj döngüsü sunarak, işletmeler için daha az değiştirme maliyeti anlamına gelir.

2. Daha Hızlı Şarj Süreleri
Lityum aküler, geleneksel akülere kıyasla çok daha kısa sürede şarj olur. Bu özellik, platformların daha kısa sürede kullanıma hazır hale gelmesini sağlayarak iş verimliliğini artırır.

3. Kısa Süreli Şarj İmkanı
Kurşun-asit aküler, tam şarj olmadan kullanıldığında ömürlerini kısaltabilir. Ancak lityum aküler bu sorunu yaşamaz. Örneğin, 1 saatlik öğle molasında bile şarj edilebilir ve kullanım ömrüne zarar vermeden çalışmaya devam edebilir.

4. Daha Hafif ve Kompakt Yapı
Lityum aküler, aynı kapasitedeki kurşun-asit akülere göre daha hafiftir. Bu da personel yükseltici platformların taşınmasını ve manevra kabiliyetini artırır.

5. Bakım Gerektirmeyen Kullanım
Lityum aküler, su ekleme veya düzenli bakım gerektirmez. Bu özellik, bakım maliyetlerini ve iş gücü ihtiyacını azaltarak işletmelere büyük avantaj sağlar.

6. Çevre Dostu Teknoloji
Kurşun içermeyen yapıları sayesinde çevreye daha az zarar verir ve geri dönüştürülebilir malzemeler içerir. Bu da işletmelerin sürdürülebilirlik hedeflerine katkı sağlar.

Lityum Akülerin Dezavantajları
1. Yüksek Maliyet
Lityum akülerin başlangıç maliyeti, kurşun-asit akülere göre daha yüksektir. Ancak uzun vadede daha uzun ömür, düşük bakım gereksinimi ve enerji tasarrufu sayesinde bu maliyet dengelenebilir.

2. Soğuk Havalarda Performans Kaybı
Düşük sıcaklıklarda, lityum akülerin şarj alma süresi uzayabilir ve performans kaybı yaşanabilir. Soğuk hava koşullarında verimliliği koruyabilmek için özel ısıtma sistemleri gerekebilir.

3. Yangın Riski
Lityum iyon aküler, delinme veya aşırı ısınma durumunda yangın riski taşıyabilir. Ancak günümüzde gelişmiş güvenlik sistemleri sayesinde bu risk büyük ölçüde minimize edilmiştir.

Lityum Akülerle Geleceğe Yatırım
Sektörde lityum akü kullanımı giderek yaygınlaşırken, daha uzun ömür, yüksek verimlilik ve çevre dostu yapısıyla işletmeler için cazip bir alternatif haline gelmiştir. Ancak yüksek yatırım maliyeti ve soğuk hava koşullarındaki performans düşüşü gibi dezavantajları göz önünde bulundurulmalıdır.

Lityum akü teknolojisi, uzun vadede hem maliyet hem de operasyonel verimlilik açısından önemli kazançlar sunarak personel yükseltici platformlarda yeni bir dönem başlatıyor.
Lityum akülerle donatılmış platform üreticilerinin sunduğu çözümler ve toplam sahip olma maliyetleri değerlendirilerek doğru yatırım kararları alınabilir.

Devamını oku

Sektörel Gündem

Sanatın Gücü, Çocukların Hayal Gücü: İstanbul Vinç Resim Yarışması

Yayınlanma tarihi

-

İstanbul Vinç, yalnızca sektörel çözümler sunmakla kalmayıp topluma değer katan projelere imza atıyor. Bu yıl ilk kez düzenlenen çocuk resim yarışması, genç yeteneklerin hayal gücüne dokunarak sanata olan ilgilerini artırmayı ve özgün bakış açılarını desteklemeyi hedefledi. Yarışmanın teması “İstanbul Vinç Güvenle Yükseliyor” olarak belirlendi.

Yarışmaya Katılım ve Çalışmalar
Türkiye genelindeki tüm İstanbul Vinç şubelerinden katılım sağlanan yarışmada, çalışanların çocukları kendi gözlerinden İstanbul Vinç’i resmetti. Katılımcılar arasında, gökyüzüne yükselen makineler ve güvenli çalışma ortamlarını yansıtan çeşitli eserler dikkat çekti. Her bir çalışma, şirketin birlikteliğini pekiştirirken çocukların hayal gücünü ortaya koydu.

Jüri Değerlendirmesi ve Kazananlar
Jüri üyeleri, eserleri yaratıcılık, teknik uygulama ve temaya uygunluk kriterlerine göre titizlikle değerlendirdi. Kazananlar şu şekilde belirlendi:
Eyüp Kaan Deveci: İstanbul Vinçi rengarenk hayal dünyasında başarılı bir şekilde konumlandırdı.
Ebrar Duru Kaya: “İstanbul Vinç Güvenle Yükseliyor” temasını yansıtan çalışması büyük beğeni topladı.
Ebubekir Gümüş: İstanbul’un detaylarına öncelik veren çalışması ile fark yarattı.

İstanbul Vinç Pazarlama Müdürü Işıl Bilgin, sosyal medya üzerinden yaptığı değerlendirmede, yarışmanın hem çocuklarımızın sanat yeteneklerini ortaya çıkarmada hem de şirket içindeki birlikteliği güçlendirmede önemli bir rol oynadığını vurguladı. Bilgin, “Bu yarışma, geleceğimizin sanatçılarına ve liderlerine ilham veren, sosyal sorumluluk bilincimizi pekiştiren anlamlı bir adım. Çocuklarımızın hayal gücünü desteklemek, İstanbul Vinç ailesi olarak en büyük gurur kaynağımız” ifadelerini kullandı.

Sosyal Sorumluluk ve Gelecek Vizyonu

Yarışma, İstanbul Vinç ailesinin bir parçası olan çalışanların ve ailelerinin katılımıyla, şirket içindeki birlikteliği ve sosyal sorumluluğu pekiştirdi. Her katılımcının emeğine verilen değeri göstermek amacıyla tüm çocuklara D&R hediye kartları takdim edildi. Şirket, bu etkinliği önümüzdeki yıllarda geleneksel bir hale getirerek, sanatı, yaratıcılığı ve çocukların gelişimini desteklemeye devam etmeyi planlıyor.

Sanat, hayal gücüyle yükseklere ulaşır. İstanbul Vinç, sadece makinelerini değil, çocukların hayallerini de geleceğe taşıma misyonunu gururla sürdürüyor.

Devamını oku

Sektörel Gündem

İMİAD Başkanı Görkem Durmuş: ” Tavrımız Net Olmalı”

Yayınlanma tarihi

-

İstif Makinaları İş Adamları Derneği (İMİAD) Başkanı Görkem Durmuş TKU Magazin Dijital Dergisine verdiği röportajda Forkliftlerde emisyon sistemlerinin iptalinin, ayıplı mal, hukuki sorumluluk ve gelecek nesillere zararı ile ilgili söylememizde önemli konulara vurgu yaptı.

Forklift sektöründe giderek yaygınlaşan ve büyük tehlike arz eden bir durumla karşı karşıya olduğunu belirten Durmuş, “Emisyon sistemleriyle oynanmış, DPF’si (Dizel Partikül Filtresi) iptal edilmiş, AdBlue sistemi devre dışı bırakılmış makineler piyasaya sunuluyor. Bazı satıcılar daha az bakım maliyeti vaadiyle bu sistemleri iptal ederek kullanıcıya ‘avantaj’ sağladığını iddia ediyor. Oysa bu makineler, fabrika çıkışı teknik standartlara uygun olmadığı için ‘ayıplı mal’ statüsündedir ve hukuki yaptırımlara tabi olduğunu” söyledi.

 

DPF ve AdBlue Neden Önemlidir?
Modern forkliftlerde yer alan DPF, EGR ve AdBlue sistemleri, motorlu araçlardan kaynaklanan zehirli gazların doğaya salımını önlemeye yönelik hayati parçalardır. İfadesini kullanan Durmuş, “Bu sistemler sayesinde karbon monoksit, azot oksit gibi insan sağlığına zararlı gazlar minimize edilir. Özellikle kapalı alanlarda çalışan forkliftlerde bu sistemlerin işlevi, doğrudan işçi sağlığını ilgilendiren bir konudur.”

İş Kazaları ve Hukuki Sorumluluk
Emisyon sistemleri devre dışı bırakılmış makineler, kapalı ortamlarda ciddi iş kazalarına yol açabilir. Zehirli gaz solunumu nedeniyle bayılmalar, solunum hastalıkları ve uzun vadeli sağlık problemleri yaşanabilir. Bu tür durumlar meydana geldiğinde makine sahibi ve işveren doğrudan sorumludur ve ağır cezalarla karşılaşabilir. Ayrıca bu makineler, iş güvenliği yönetmeliklerine de açıkça aykırıdır.

Emisyonla Oynamak Sadece Teknik Bir Müdahale Değil, Aynı Zamanda Hukuki ve Ahlaki Bir Sorun
Emisyon sistemleriyle oynamak yalnızca teknik bir müdahale değil; aynı zamanda hukuki, ticari ve ahlaki sorumlulukları da beraberinde getirir. Bu tür müdahalelerle şirin görünmeye çalışan bazı satıcılar, aslında kullanıcıyı uzun vadede çok daha büyük risklerle baş başa bırakmaktadır. Bugün düşük bakım masrafı için yapılan bu tercihler, ileride cezalar, iş kazaları ve itibar kaybı olarak geri döner.

Sektör Olarak Tavrımız Net Olmalı

Bu tür uygulamaların yaygınlaşması yalnızca bireysel bir sorun değil; sektörümüzün geleceğini de tehdit eden bir durumdur. Satıcılar bu tarz makineleri satıştan men etmeli, servis noktaları bu sistemlerin iptaline aracı olmamalıdır. Aksine, sektördeki teknik ekiplerin emisyon sistemlerini doğru şekilde tanıması ve arızalarını çözebilmesi, mesleki gelişim adına önemli bir adımdır.

“Gelecek Nesillere Karşı Sorumluluğumuz” Diyerek Sorumluluk Bilincini Vurguladı
Unutulmamalıdır ki emisyon sistemleri yalnızca bugünü değil; yarını da korur. Hava kirliliğiyle mücadele, iklim değişikliğinin önlenmesi ve çevre dostu üretim anlayışı, sadece bireylerin değil; sektörlerin de sorumluluğundadır. Bugün yapılan bir müdahale, gelecekte çocuklarımızın soluduğu havayı etkileyebilir. Bu nedenle gelecek nesillere karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmeliyiz.

Sonuç olarak: “Forkliftlerde DPF, EGR ve AdBlue gibi emisyon sistemlerinin devre dışı bırakılması; hukuken suç, ticari olarak risk, çevre açısından ise büyük bir tehdittir. Tüm sektör paydaşlarının bu konuda bilinçlenmesi, kendi makinelerinde ve müşterilerine sundukları ürünlerde bu tür uygulamalara karşı tavır alması, hem sektörümüzün saygınlığı hem de insan sağlığı için elzemdir.” dedi.

Devamını oku

Trend olan