Takip Edin

1 Konu 1 Konuk

1 KONU 1 KONUK ABBAS MUSA GÖKBURUN

Yayınlanma tarihi

-

MERHABA, BENİM ADIM İŞ KAZASI

Bu sayımızda 1Konu 1Konuk köşesinde konunun taşıdığı önemden dolayı Kocaeli İş Sağlığı ve İş Güvenliği Derneği Başkanı Abbas Musa Gökburun’un okuyucularımız için kaleme aldığı makalesini yayımlayacağız.

İş kazaların arttığı bu zamanda kazaları azaltmanın iş güvenliği kültürünün yaşanılması ve yaşatılması ile olacağı açıktır. İş güvenliği kültürünün oluşması için herkesin elini taşın altına koyması gerekmektedir. Herkes ifadesi geniş bir terim olarak gelebilir ancak herkes iş kazasına maruz kalabilir. Çünkü hareket eden herkes bir şekilde tehlike ile karşı karşıyadır. İş yerinde bir makinede çalışan operatör makinenin döner aksam tehlikesi, inşaat işçisi iskelede yüksekte çalışma tehlikesi, ofiste çalışan sandalye tehlikesi, ev hanımı mutfakta kullandığı bıçak tehlikesi ile karşı karşıyadır. Bunların hepsinin olasılığı ve şiddeti kendi içinde değerlendirilir. Hayatımız her noktasında tehlike ve riskler vardır. Bunların bazıları kabul edilebilir risk seviyesindedir. Bazıları da kabul edilemez seviyededir. İşte bu ayrımı yaparken hata yapan kişiler kaza sonucu ciddi şekilde etkilenir.

Ülkemizde İSİG verilerine göre 2018 yılında 1923 Kişi hayatını kaybetmiştir Bu rakam 2017 de 2006 kişiydi. Bu ölümlü ve yaralanmalı iş kazalarında “kaza olacak ama ben yine de yapayım” değil; “Bana bir şey olmaz” dediler. “güvenli görünüyor, bana bir şey olmaz, şimdiye kadar hep böyle yaptık” gibi cümleler kuruyorsanız bir kez daha düşünmelisiniz.

İş kazalarından ders almalıyız. SGK her yıl kaza istatistiklerini yayınlamaktadır. Bu istatistikler doğrultusunda önlemler planlanmalıdır. Genel olarak meydana gelen kazalar değerlendirilmeli ve küresel düşün yerel hareket et anlayışı ile uygulamalar yapılmalıdır. Hiç uçak kazası yaşamasak da uçak kazalarına karşı uçuştan önce bilinçlendiriliyoruz. Ancak sürekli trafik(araç) kazası yapmamıza rağmen sadece ehliyet almadan önce eğitim verilmekte.  Ehliyet alındıktan sonra bilgilendirme ve eğitim mekanizması yok. İşyerlerinde iş kazası geçiren personel iş güvenliği eğitimi almadan çalışmaya başlatılamaz. Ancak trafik kazası sonrası bir eğitim zorunluluğu bulunmamaktadır. 2018 de 428074 kaza olmuş ve bunların büyük bir kısmı geçiş önceliği-yandan çarpma şeklinde olmuştur. Bu bilgi ile en büyük kaza oranının geçiş üstünlüğüne dikkat etmememiz sebebiyle ortaya çıkmaktadır.

İş kazalarının birçok sebebi vardır. Ancak hepsini tek kelime ile özetlemek gerekirse bunun adı “İhmal” olacaktır. Çünkü kaza geliyorum der ama bunu görmezden gelen bizleriz. İnsanların çocukluk döneminde öğrendiği “yüksekten düşersem zarar görürüm” bilincinin iş hayatına yansıyamadığını yüksekten düşme oranlarında görmekteyiz. İş kazalarını 3 ana başlığa ayırabiliriz; Güvensiz durum, Güvensiz davranış ve doğal afet.

Güvensiz durum kazalarına örnek; Koruyucusuz makine, yetersiz aydınlatma, kaygan zemin, uygun olmayan termal konfor vb.

Güvensiz davranışlara örnek; Tehlikeyi önemseme, yorgunluk, ihmal, bilgisizlik vb.

Doğal afetlere örnek; Deprem, sel, heyelan çığ vb.

Kaza sebebi ne olursa olsun gerekli tedbirler alındığında önlenemeyecek kaza yoktur. Genel kanı olarak doğal afetlerin engellenemeyeceği ve bundan dolayı da kazaların hepsinin önlenemeyeceği gibi bir algı oluşmuştur. Ancak depreme dayanıklı binalar yaparsak ve insanların depremde doğru davranış sergileyeceği noktasında bilgilendirilirse bu kazalardan can kaybı olmadan kurtulmamız mümkün. Diğer doğal afetlerden de korunmak mümkün. Dere yataklarına ev yapmazsak sel felaketlerinden zarar görmeyiz. Yıldırımdan korunmak içinde günümüzde çokça yaygın olan paratoner ile korunma sağlanabilir. Çok uç noktada örnekler verilerek bu tez çürütülmeye çalışılsa da istisnalar kaideyi bozmaz kuralı ile her zaman önlem alınması gerektiğini vurgulamak gerekmektedir.

İş kazası geliyorum der! Benim adım iş kazası diyen bir olguya en iyi cevap önlem almaktır.

SGK kayıtlarını incelediğimizde iş kazası kaza sıklık ve ağırlık oranlarına bakarak iş kazalarının arttığını ifade edebiliriz.  6331 sayılı iş güvenliği kanunu iş kazalarını azaltmak ve iş güvenliği kültürünü ilerletmek maksadı ile çıkarılmıştır. Ancak önümüzde ki tablo bu kanunun işlevini yerine getiremediğini göstermektedir. Bu sistem değişmeli. Farklı ülkelerde ki sistemden ziyade tüm tarafların bir araya gelerek ülkemize özel bir sistem üzerinde çalışılmalıdır.

En çok Ölümlü iş kazası 21-50 çalışanı arasında olmuştur. Yaralanmalı iş kazaları ise en çok 1000 ve üzeri çalışanı olan firmalarda olmuştur. 21-50 çalışanı olan firma sayısı tipik bir inşaat firması kalıbıdır ve sektör olarak inşaat sektörü iş kazasında birinci sıradadır. Diğer veri ise 1000 çalışanı olan firmalar genelde kurumsal bir yapıya sahiptir. Ölümlü iş kazası oran diğer firmalara oranla düşüktür. İş kazası sayısının fazla olmasını küçük kazaların dahi bildirilmesine bağlayabiliriz. Meslek hastalıkları konusunda ilk sıralarda İstanbul ve Kocaeli bulunmaktadır. Meslek hastalığında dikkat edilmesi gereken bir hususta meslek hastalıklarının kuluçka süreleridir. Çalışan işyerinden ayrıldıktan sonra da meslek hastalığı ortaya çıkabilir. 2017 de iş yerinden ayrıldıktan sonra meslek hastalığı teşhisi koyulanların oranı %25’dir. Bu da demektir ki iş yerinden ayrıldığımızda her şey bitmiş olmuyor. Acı bir istatistik; 2017 ölümlü iş kazalarında en çok geride bırakılanlar 0-16 yaş aralığında ki çocuklardır…

İş kazalarının görünmez nedenleri de vardır. Plansızlık. İşyerinde yapılacak iş güvenliği önlemlerine bütçe ayırmamak. Firma bir projeye başlıyor belli bir bütçe ayırıyor ancak isg için harcanacak para hesap edilmiyor. Bu gereksinimler ortaya çıkınca firma bu önlemleri almıyor ve kaza kaçınılmaz oluyor. Bir iş kazasının etkisi ne olabilir ki? Diyen Çernobil faciasına bakmalı. Küçük bir iletişimsizlik, küçük bir hatanın nelere mal olduğu tüm dünya görmüş oldu. Yardımın küçüğü büyüğü olmaz denildiği gibi kazanın da büyüğü küçüğü olmaz. Bir çalışanın uzuv kaybını hiçbir tazminat bedeli karşılayamaz. İş kazalarının nedenleri ne olursa olsun İş Sağlığı ve Güvenliğinin tüm paydaşlarının ortak akıl ile yeni bir vizyon çizilmeli yoksa iş kazaları artarak devam edecektir.

Devamını oku
Yorum Yaz

Yorum Yaz

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

1 Konu 1 Konuk

Sağlık Bakım Tırı’ndan Özel Proje

Yayınlanma tarihi

-

Devamını oku

1 Konu 1 Konuk

Arkın Akbay’dan Dikkat Çeken Açıklama

Yayınlanma tarihi

-

Eksim Enerji CEO’su Arkın Akbay:“Yenilenebilir Enerjiye Olan İhtiyaç Daha da Artacak”

Yenilenebilir enerji sektörünün ilk yarı yılını değerlendiren Eksim Enerji CEO’su Arkın Akbay, “Ülkemizde enerji tüketimi Temmuz ayı sonunda geçtiğimiz yıla göre %7 arttı. Ekonomik canlanma ve iklim değişikliğine dayalı olan artış, yenilenebilir enerjiye yönelik ihtiyacı giderek artırıyor.” dedi. Akbay, 2035’e kadar rüzgar ve güneş enerjisinin toplam enerji üretimindeki payının önemli ölçüde artmasını beklediklerini de sözlerine ekledi. 

Türkiye’nin her bölgesindeki yenilenebilir enerji yatırımlarıyla dikkat çeken Eksim Enerji’nin CEO’su Arkın Akbay enerji sektöründeki gelişmeleri değerlendirdi. 2024 yılının ilk yedi ayında Türkiye’nin kurulu enerji gücünün 111 bin megavatı aştığını kaydeden Akbay, “Bu kurulu gücün %13’ünü güneş enerjisi, %11’ini ise rüzgar enerjisi santralleri oluşturdu. Ülkemizde ekonomik aktivitenin güçlü seyri, iklimin etkisi ve elektrikli şarj istasyonlarının elektrikli araçlarla eş zamanlı yaygınlaşmasıyla birlikte, enerji tüketimi Temmuz ayı sonunda geçen yıla göre %7 oranında artış gösterdi.” dedi.

Yatırımlar 10 yıl içinde 4 kat artacak

Akbay özellikle 2026 ve sonrasında enerji depolama ile bütünleşik yenilenebilir enerji üretim tesislerinin devreye girmesiyle sektörde yeni bir dönemin başlayacağını da belirterek, “Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın 2035 Ulusal Enerji Planı’na göre, güneş enerjisi santral yatırımlarının 53 GW seviyesine ulaşması hedefleniyor. Şu anki 16 GW’a yaklaşan kurulu güneş enerjisi santralinin, 10 yıl içinde yaklaşık üç katına çıkması planlanıyor. Rüzgar santrallerinde ise hedef 12 GW’dan 30 GW’a yükselmek. Düzenlemelerin diyalog içinde geliştirildiği, izin ve ruhsat süreçlerinin, ekosistemin ve tüketici talebinin ekonomik ve dengeli ilerletilmesinin, ilaveten yatırım teşviklerinin öneminin arttığı bir dönemdeyiz. Bu dönemde projelerin, finansman kaynaklarına ulaşabilme kabiliyeti öne çıkacak. Finansal yapısı güçlü ve yetkin takımlara sahip yenilenebilir enerji şirketlerinin, tahsis edilen elektrik enerjisi kapasitelerini hızla ekonomiye kazandırdığını görüyoruz.” ifadelerini kullandı.

Yenilenebilir enerji kömürü geçecek

Küresel pazarları da değerlendiren Akbay, 2025 yılında enerji talebinin son yirmi yılın en yüksek seviyelerine ulaşmasının beklendiğini kaydederek; “Isınma, taşımacılık ve sanayide elektrifikasyona dayalı hızlı bir enerji artışı var. Bu durum güçlü ekonomik büyüme, artan sıcak ve soğuk hava dalgaları, veri merkezleri, elektrikli araçlar ile ısı pompaları temelindeki yüksek talepten kaynaklanıyor. Ayrıca 2024-2025 itibarıyla küresel olarak yenilenebilir enerjiden üretilen elektrik miktarının, kömürle üretilen elektrik miktarını geçeceği netleşmiş durumda. Bunun yanı sıra yenilenebilir kaynakların küresel elektrik arzındaki payının, aynı dönemde devreye girecek üretim tesisleri ile %30’dan %35’e çıkması bekleniyor.” dedi.

Yapay zeka yenilenebilir enerjinin geleceğine yön verecek

IEA’nın (Uluslararası Enerji Ajansı) verilerine göre yapay zeka algoritmalarının devreye girmesiyle birlikte veri merkezlerinin elektrik talebi önemli bir konu haline geldi. Yapay zeka ve veri analitiğinin farklı alanlarda giderek daha fazla kullanılması, veri merkezlerinin enerji tüketimindeki artışla ilgili belirsizlikleri artırıyor. Bu belirsizlikler arasında dağıtım hızının, yapay zekanın potansiyelinin ve enerji verimliliği iyileştirmelerinin etkileri bulunuyor. Yapay zekanın yenilenebilir enerji sektöründeki rolünü vurgulayan Arkın Akbay; veri ve iletişim sektörünün elektrik üretim ve tüketim verilerinin daha iyi toplanması, işlenmesi,  geçmiş ile mevcut eğilimlerin doğru bir şekilde analiz edilmesi, gelecekteki eğilimlerin daha iyi tahmin edilmesi ve verimsiz yatırımların önüne geçilmesi için kritik öneme sahip olduğunu belirtti. Akbay, “Yapay zekânın derin öğrenme kapasitesini kullanarak, yenilenebilir enerji üretimini ve bakım işlemlerini geliştirip, ekonomik ve sürekli elektrik enerjisi sağlamaya devam edeceğiz.” dedi.

“Çevreye ve toplum yaşamına saygılı çözümler sunuyoruz”

Eksim Enerji’nin Sakarya’nın Geyve ilçesinde yer alan kurulu rüzgar enerjisi santralinde ise 3 rüzgar türbini daha Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’nın kabulü ile ticari işletmeye geçiş sağladı. Böylece şirketin kurulu gücü 487,6 MW’a yükselmiş oldu. 80 Milyon Euro’luk bir kapasite artışına ilişkin bu proje kapsamında, yılsonuna kadar 11 türbinin daha devreye alınması hedefleniyor. Önümüzdeki dönemde Eksim Enerji’nin kapasite kullanımını artıran ve karbon salımını azaltarak iklim değişikliğinin olumsuz etkilerini geriye döndürmeye imkân sağlayan yatırımlarının devam edeceği ifade edildi.

Elektrik enerjisinin ekonomik temini için çalışıyor

Enerji talebindeki artış ve yenilenebilir enerjinin elektrik üretimindeki artan payının, hedeflenen dönüşüme hız kattığını ifade eden Eksim Enerji CEO’su Arkın Akbay, “Enerji sektörünü yeniden şekillendiren bu değişiklikler hedeflerimizle uyumlu biçimde gelişmeye devam ediyor. Yeni teknolojiler sayesinde, mevcut tesislerimizde üretim verimliliğini artırmakla kalmayıp, sürdürülebilir enerji üretiminde yenilikçi çözümler geliştirme ve uygulamada proaktif bir tutum sergiliyoruz. Eksim Enerji, tahmin algoritmaları ve iş süreçlerinde üretken yapay zeka uygulamaları ile üretim ve tüketim modellemesine yönelik yatırımlarını sürdürüyor. Bu sayede doğru teknoloji seçimi ile yüksek kapasite kullanımına elverişli coğrafi bölgelerde, ekonomik elektrik enerjisinin teminine odaklanmaya devam ediyor. Sektörün geleceğini şekillendiren bu yeniliklere liderlik etmeyi, sadece bir hedef olarak değil, aynı zamanda doğaya ve topluma karşı bir sorumluluk olarak görüyoruz.” dedi.

Devamını oku

1 Konu 1 Konuk

EYÜP LOJİSTİKTEN 40 ARAÇLIK AVRUPA FİLOSU

Yayınlanma tarihi

-

EYÜP LOJİSTİKTEN 40 ARAÇLIK AVRUPA FİLOSU

Türkiye’nin köklü lojistik şirketlerinden Eyüp Lojistik, Avrupa ülkelerine 3 günde teslim sloganıyla başlattığı yeni hizmeti için 40 adet FIAT Ducato aracı filosuna kattı.

Küresel ekonomik durgunluğun konuşulduğu ve kriz beklentilerinin arttığı bir dönemde, lojistik sektörünün geleceğine inanan Eyüp Lojistik, bu inancını önemli bir yatırımla gösterdi. Türkiye’nin köklü lojistik şirketlerinden biri olan Gaziantep merkezli Eyüp Lojistik,2024 yılına önemli bir yatırımla başladı. Avrupa ülkelerine 3 günde teslim sloganıyla yeni bir lojistik paketini müşterilerine duyuran şirket, bu operasyonlarda kullanmak üzere 40 adet FIAT Ducato aracı filosuna kattı.

“GURUR DUYUYORUZ”

Araç teslim töreninde konuşan Eyüp Lojistik Yönetim Kurulu Başkanı Eyüp Bartık, “Lojistik sektörünün geleceğine inanıyor ve bu yenilikçi lojistik paketimizle Türk şirketlerinin Avrupa’daki rekabet yarışına katkı sağlamaktan gurur duyuyoruz” dedi.

Devamını oku

Trend olan